28 Aralık 2018 Cuma

Umrumda değil!

Tepemde izliyor muymuş biri?
Not mu verecekmiş
devam mı edecekmiş benimle
notuma göre?

Umrumda değil!

Ne kadar olmuş ki kendisi
dürüstlükte, harbilikte?
Aşık atabilecek mi benimle?
Kime göre, neye göre?

Umrumda değil!

Sınav yapan hayatı bana
geçti mi sınavını kendinde?
Sordu mu bana bir kere bile
notum ne diye?
Oldum olası düşmanım kibre
kabalığa ve kendini bilmezliğe!
Sınarsa bir kez daha yetkimi

umrumda değil!..

Tepemde izliyor muymuş biri?
Sınayacak mıymış beni?
Çoktan geçtim kuzum ben sınavı
bak hele sen bir kendine!

Umrumda değil!..


Ömer Dalman
ARZ
29.12.2018


Araftaki Huzur

Bir duygu olgusunda, aşkta, sevgide, seçimlerde, ailede veya iş hayatında arafta kalmak çoğu insan için büyük huzursuzluk kaynağıdır. Hiçlik Aşığı içinse bulunmaz nimettir. Çünkü, hayat amaçları arasından oradan buraya çaresizce doğaçlama koşuşturmaları sırasında kendi nihai hiçliğini göz ardı etmiştir bilge... Fedakarlık, amaçlar ve para kazanma hedefleri...

Kimi zaman terk edilme, işsiz kalma veya meşgalesiz kalma gibi olağan olaylar normal insanı çözümsüzlüğe ve kedere sevk ederken, Hiçlik Aşığı'nın bir anda aklını başına getirir ve unuttuğu, esas kurtuluş ve huzur olan hiçliği ona hatırlatır! Umarsızca, kör gözlerle tekrar kendine, kendi sıfır noktasına, alenen sonsuz bilince dönmeyi tekrar hatırlar bu sayede.

Bu yüzden; arafta kaldım deyip de hemen arabesk bir haykırışla ağıtlar yakmasın bilgelik yolcuları. Nimetten sayıp onu, şükretmeyi hatırlasınlar. Hatırlanamamış, unutulmuş hiçlik, fıtratında olan her ruhu, mutlaka uyaracaktır ve gittikçe de sert şekilde ona varlığını hatırlatacaktır. Bu yüzden en mutlu anınızda bile O'nu anın ve şükredin!.. Arafta kaldığınıza da şükredin ki; son anda yırtın, gafillerden olmayın.

ARZ

7 Aralık 2018 Cuma

Yine kendimle

Yine gecenin sessizliği... Fonda ambient müzik. İyi kullanırsan açılır bütün ruhunun kapıları... Kabullerinin genişliği kadardır kendi evrenin. Dilediğin gibi akarsın...

Yine gecenin sessizliği... Yalnızım... Işık dolu içim biliyorum. Ama bir tek kendi yüzüme vuruyor sıcaklığı... Dünya dedikleri bu yerde, tutukluyum. Güzel oyuncaklar, kağıt-kalem, önümde klavye olsa da; an geliyor ben yine kendimle...

Yine gecenin sessizliği... Ne zaman kavuşurum kutlamaların kulaklarımı sağır edercesine çağladığı, fısıldadığımda sevgimi kulaklarına; sorgusuz duyacakların bol olduğu o yere?

Bilmiyorum... Bekliyorum.


Ömer Dalman
ARZ

Azrail ile Görüşme

imagebam.com

Az haber göndermedim geceleri Azrail'e.

Severim kendisini. O da işinde ekmeğinde... Dürüstçe işini yapanı sever gönlü temiz olanlar.

Hatta bir keresinde çok merak etmiş 'kimdir bu devamlı haber yollayan adam?' diye; kalkıp kendi bile geldi beni görmeye. Hani herkes 'Allah gecinden versin.' deyip, hayata tutunur ya ölenlerin arkasından. Bizim aykırı tavrımız kendisinin dikkatini çekince, onca işine bir kereliğine ara verip bana geldi yani!

Tam da o gelmeden yedi dakika önce kayıtlarımı tutan meleklerle gerçekleştirdiğim başarısız bir toplantıdan daha çıkmıştım. Onların bana söylediği, hatırladığım son cümle ise; "Olmaz öyle şey kardeşim! Biz senin ipini çekmekle değil, seni her anında izleyip, notlarını tutup, çok kritik noktalarda da sana nazik müdahaleler yapmakla görevliyiz." idi...

Son bir kaç yıl o kadar bezmiştim ki yaşamakta olduğum hayattan... "E zaten nihai amacım benim bu katmanla olan hesaplarımı kapatıp, bir üst katmana, yani yuvaya zıplamam değil mi?" deyip, meleklerimin anlayışına sığınmıştım. Baktım onlardan red kararı geliyor; kafamı önüme eğip, yine Azrail'e haber göndermiştim ki, on dakika sonra karşımda bitmişti o da.

Dedim ki ona:

- Yahu Azrail. Sen de meleksin ve görevin bizlerin ipimizi çekip, bizi buradan almak değil mi? Çok bunaldım, bezdim artık kardeşim! Öyle bir çıkmazdayım ki; yani toparlamam için evliya filan olmam lazım!? Hem bak sen bu işi profesyonel olarak yapmıyor musun zaten? Gel bak... Aha burada sana hiç itiraz etmeyecek, kendi isteğiyle teslim olan akarsız, kokarsız bir müşteri var. Bitir işi; al beni de yürü ileriye doğru kardeşim!

Azrail şöyle cevapladı:

- Hoop dedik! Dur bakalım orada! Bir kere; ben senin istediğin zaman ve iş programına göre değil, kaydı düşülmüş olan ölüm zamanına göre, saniye sektirmeden gelirim, seni alır giderim. Herkesin kendi isteğine bırakılsaydı; nerede kalacaktı Dünya'nın bin türlü dertle, çileyle dolu, özel kurgulanmış tatbikat ortamı olmasının önemi?! Ben senin yediğin boklara, yaptığın fedakarlıklara, yazdıklarına, kaydettiğin konuşmalara hiç karıştım mı? Sen de bizim sanatımıza karışma bakalım! Sen git bir yüzünü yıka, otur arkana yaslan, sevdiğin birileri ile görüş, karşılıklı otur kahve iç ve hayatına elindekilerle devam et. Ben zaten seni de en uygun zamanda 'pat' diye gelip alırım. İşin o kısmını sen kafana takma.

Ben de ona şöyle cevap verdim:

- E tamam da babam. Ben şimdi bunca derdi artan şekilde çekmeye devam edersem; ya kendimi, ya da birilerini keseceğim?.. Sonra?.. Sıyrılır mıyım peki bu işten öldükten sonra?

Azrail cevapladı:

- Birader bak... Her şey yerinde, zamanında ve yoluna göre ilerler bu alemde. Kendini veya başkasını kesmekte de özgürsün. Ama sonrasında ne olacağını da o durum garçekleşince görürsün. Ya da gidip, ihtimalleri çoğunun yaptığı gibi sıkı bir falcıya danışacaksın. İhtimallerine karışmak beni çok aşan bir şey... Riski siz zaten bu küreye gelmekle kendiniz üstlendiniz. Haydi bakalım kardeş! Ben kaçar... Burada sana verdiğim zaman süresince canını almam gereken tam yetmiş yedi kişinin işini ertelemiş oldum.

Ve Azrail o saniyede yanımdan buharlaşır gibi kayboldu.

Tam o sırada kendime geldiğimde havada süzülüyordum! Nereye doğru mu süzülüyordum!? İntihar etmek için boynuma geçirdiğim urganın tavandan kurtulmasıyla üzerinden düşmekte olduğum sandalyeden zemine doğru süzülüyordum!

Saniyede yerle bir seviyede buluşan başımın zemine sertçe vurması ile iyice aklım başıma gelmişti. Ellerimden destek alarak, oturur şekilde doğrulduğumda hemen sol tarafımda yere bırakılmış, üzerinde uzunca bir not olan kağıt gördüm.

Notta şöyle yazıyordu:

Sen daha beni çağırmadan çok önce ben yanına gelmiştim ve kendini tavana asmanı izliyordum. İlginç bir ruh olduğun için izleyici olarak gelmiştim oraya. O dakika ben de ne olacağını bilemedim, çünkü kayıtlı zamanın henüz bitmemişti. Meleklerin yardım edip, intiharını engellemek istediler, ama ben engel oldum ve "Durun. Bakalım ne yapacak?" dedim. Urganı tavandaki avizenin demirine iyi bağlayamamışsın. Tam urganı boynuna geçirdin, kendini bıraktın; bir kaç saniye sonra paldır küldür yere yapıştın! Zamanın gelmemişti kısacası! Üzerinden tren bile geçseydi, yine ölmeyecektin! Sonunu bilmediğin bir riski yaşaman kaderinde yok senin oğlum! Merak etme; o yolla gidişin programında olsaydı, inan buna da kimse engel olamazdı. Sen iyisi mi git şimdi bir yüzünü yıka,  otur arkana yaslan, sevdiğin birileri ile görüş, karşılıklı otur kahve iç ve hayatına elindekilerle devam et. Büyük bir şeye tekrar girişmek istersen de bana sorma. Ben zaten orada seni bekliyor olurum!..


Ömer Dalman
ARZ
07.12.2018



6 Aralık 2018 Perşembe

Ne haddinize?!

Sına beni sonuna kadar gökyüzü!
Dağlar, denizler!
Şehrin kuralları, arabalar, kaldırımlar!
Komayın ardına elinizden geleni!
En son kozlarınızla gelin üstüme!

Kınayın
yapın infazımı ey yakınlar!
Okyanus kadar engin
fırtına kadar dürüst olduğum için!
Çocuklar gibi coşkulu
Hayyam gibi aşık olduğum için
kesin biletimi, verin elime!

Şu narin bedenim
bir kaç litre kanım da tükense
döner miyim kendimden sizce?
Arıza Adam değil ki sizin gibi
değil ki umudu sadece bu kürede!?..
Sadece kendini dinlemede
kendince eğlenmede...

Gelin üzerime!
Tüm sorunlu tatminlerinizle
çakma bilgilerinizle
gerisayım Rabbim'dendir
sizin ne haddinize?!


Ömer Dalman
ARZ


28 Kasım 2018 Çarşamba

Anlayan Yaratan'dı

Çoğu 'delikanlı' dedi
temiz kalpli dedi
el üstünde tuttu.

Çok azı 'pislik' dedi
çamurunu yüzüme sıvadı
yerden yere vurdu
aynaya baktığını anlamadı.

Tek doğru kendim kaldı
anlayan en çok Yaratan'dı.
Ağladım kimi akşamlar
yakardım Allah'ıma
uyandım yeni sabahlara.

Kalbim delik deşik
çok yaralandı
onaran sadece Yaratan'dı.
Fevri oldum yeri geldi
keskin sözler yüreğimi deldi.

Çoğu 'delikanlı' dedi
tamam da
o 'pislik' diyen beni benden etti.
Kaldı ellerim bomboş
nefesim ve kanım damarlarımda
beni anlayan sadece Yaratan'dı.


Ömer Dalman
ARZ


Öyküsüz, saf bir başlangıç

Meditasyona büyük öykülerle, senaryolarla başlamayın! Önceden kafanızı uzun hikayelerle terbiye edenleri de dinleyin, ama sakın ola basitliğinizi, sadeliğinizi kirletmeyin!

O yatağa uzandığınızda ilk yaratılışınızdan bile saf olmak zorundasınız! Önce siz öyküsüz, ama süper bir teslimiyet ile meditasyona dalın. Sonra ilerledikçe kendi öykünüzü zaten keşfedeceksiniz!

Size bu konu ile ilgili, hayattan basit bir örnek vereyim:
Hani nasıl hiç müzik eğitimi almadan, nota bile bilmeden ilk albümleriyle gönüllere işler ya bazı şarkıcılar. Sonra eğitim aldıkça müzikleri komplikeleşir ve eski doğal tadı bir daha onların şarkılarında yakalayamayız ya, işte aynı bunun gibi...

Aman buna dikkat edelim!
Siz de, ben de...

ARZ

Düzgün

Üzgünken, adam gibi üzgün
düzgünken, tam takır düzgün
aşıkken, sular seller gibi aşık
bezginken, sefil gibi bezgin...

Ama hep biz gibi, ben gibi
olduğun gibi...

Maskeler geçici
maskeler yalan
gerçektir sana lazım olan
buna inan...

Hoş görünme topluma
varsın beğenmesin
ermek için tek lazım olan

üzgünken, adam gibi düzgün
düzgünken, tam takır düzgün...

ARZ

Meditasyonun Önemi

Size kimse meditasyonun daha iyi yolu şudur-budur; benimle başla ve devam et diyemez. Diyenler ise egolarına uygun bu tavrı sergilerler. Dışarıdan alacağınız, kesintisiz otorite içeren yardımlar, sizin kendi içsel yolunuzu dürüstçe kazanmanıza engel katalizörleri devreye sokar.

Meditasyon en basit şekilde zaten herkes tarafından uygulanabilen ana bir metottur. Önemli olan; sizin bu basit yönteme ne kadar samimi yaklaşıp, kendi içinize düzenli olarak yöneleceğinizdir. Komplike öğretilere kendinizi kaptırmayın! Sadece samimice zaman ayırın ve kendi içsel yolunuzun trafik işaretlerini doğru okuyun.

ARZ

27 Kasım 2018 Salı

Midelerine gömsünler

Kadavramı toprağa değil
gür alev bir sacın üzerine oturtsunlar!
Diledikleri kadar pişirsinler
tuzumu karabiberimi
kekiğimi bol tutsunlar
hazırlasınlar etrafıma masaları
rakıyla, şarapla donatsınlar!

En keyifli müziği açsınlar
garsonlar kadın
müşteriler yağlı olsun.

Kızarınca kadavram nar gibi
tabaklara bol kepçe koysunlar
başlasınlar sallamaya çatalları
tıkanana kadar
ekmeksiz yesinler
kemiklerimi köpeklere versinler.

Üzerime de tabak tabak tatlı yesinler
soda içsinler
kalmasın midelerinde benden eser.

Sonunda gecenin
kanepelerde, koltuklarda sızsınlar
ve sabah kalktıklarında
her zamanki gibi işlerine gitsinler
dün geceki ziyafeti arkadaşlarına anlatsınlar.
Kendi ismimle değil
yemeğin ismiyle ansınlar.

Kadavramı toprağa değil
midelerine gömsünler.


Ömer Dalman
ARZ

İnsan


Hani ner'de?!

Yazdık her gün hepimiz
hatim indirdik bilgileri
ışıdık sanal sayfalardan
filozofun Allah'ı
mutlunun Mutlusu olduk.

Peki ama hani?
Ner'de?
Neden asık yüzlerimiz?!..

Gönülden gönüle döşedik hatları
binlercesinden ekledik arkadaşları
satırlarda eğlendik
satırlarda gizlendik.

Peki ana hani?
Ner'de
zordayken o arkadaşlar?..

El üstünde zannettik çoğu zaman
alınan beğeniler aman aman!
Göremedin gerçeği; bunlar yalan!

Peki ama hani?
Ner'de
Seni onca el üstünde tutan?..


Ömer Dalman
ARZ

Midelerine gömsünler

Kadavramı toprağa değil
gür alev bir sacın üzerine oturtsunlar!
Diledikleri kadar pişirsinler
tuzumu karabiberimi
kekiğimi bol tutsunlar
hazırlasınlar etrafıma masaları
rakıyla, şarapla donatsınlar!

En keyifli müziği açsınlar
garsonlar kadın
müşteriler yağlı olsun.

Kızarınca kadavram nar gibi
tabaklara bol kepçe koysunlar
başlasınlar sallamaya çatalları
tıkanana kadar
ekmeksiz yesinler
kemiklerimi köpeklere versinler.

Üzerime de tabak tabak tatlı yesinler
soda içsinler
kalmasın midelerinde benden eser.

Sonunda gecenin
kanepelerde, koltuklarda sızsınlar
ve sabah kalktıklarında
her zamanki gibi işlerine gitsinler
dün geceki ziyafeti arkadaşlarına anlatsınlar.
Kendi ismimle değil
yemeğin ismiyle ansınlar.

Kadavramı toprağa değil
midelerine gömsünler.


Ömer Dalman
ARZ

26 Kasım 2018 Pazartesi

Kişisel Gelişimde buna dikkat!

Kişisel gelişim ve aydınlanma içinde olanlar: Dikkat edin... Egzersizlerinizi yaparken içinize dönün, etrafınızdan ve size etki edebilecek yakınlarınızdan soyutlanın. Ancak seanslarınız dışındayken, yani hayatın içindeyken bu teknik soyutlanmayı yaşamınıza ve anlarınıza hakim kılmayın. Sergileyeceğiniz tavır, normal yaşam ve paylaşım içindeki diğer kişileri olumsuz yönde etkileyecektir. Bu güzel çalışmalarınız, yanlış ifadeler yüzünden karşınızdakiler tarafından sizin hakkınızda çeşitli tanımlamalara neden olabilir.

Kısacası; ne ile iç içe olursanız olun, yerli yerinde davranmakta fayda var.


Ömer Dalman
ARZ

Biz ve Uydularımız

Her ne kadar içsel anlamda bilinçli metotlarla kendi özgür ruhumuzu genişletsek de; aslında farkında mısınız, hepimizin çevresinde bizimle birlikte dönen uydularımız var. Her uydu da kendi içinde merkezi bir güneş olmayı yaşasa da, aslında bir diğerine göre onun uydusu şeklinde birlikte yaşıyoruz. Güneşten gelen ışık veya uzayda göremediğimiz ışınlar, şualar, bazen başıboş meteor parçacıkları bizimle etkileşime girdiğinde, uydularımız da o etkileri yaşıyor. Bizim yüzeyimizde çiçekler açtığında, sular çağladığında uydularımız da nasipleniyor ve kokularını içine çekiyor.

Uydularımızla birlikte biz de sistem olarak, daha geniş bir sistemin içinde uydu olarak döner hallerdeyiz aslında ve sırf bu yüzden birlikte gelişiyoruz. Gerek aile olarak, gerek toplum olarak.... Uydularla birlikte bir sistem olarak daha takdire şayan ve daha ihtişamlıyız.

Konuyu şuraya getireceğim:

İçsel gelişim ve odaklanma çok önemli ve gereklidir. Ancak uydularımızla bağlantıda ve birlikte...

14 Kasım 2018 Çarşamba

İyi ki varsın sosyal medya!

Bazen...

Bazen hiç bir şeyimiz yoktur. Dibi vurmuşuzdur bir çok yönden. Faturalar, ödemeler, beklentilerin suyunu çekmesi ve hepsine rağmen gelmeyen paralar... Neşemiz, ilişkimizdeki heyecanımız, dışarı çıktığımızda önümüze gelene gülümsercesine mutluluğumuz nasıl da etkilenir değil mi bu halimizden?..

Allah'tan umudun her şeye rağmen kesilmemesi gerektiği bu anlarda ne kadar da zordur hayata tutunmak...

Eğer internetiniz ve ulaşabildiğiniz sevdikleriniz, arkadaşlarınız, sırdaşlarınız varsa...

Takılabildiğiniz sosyal medya grupları varsa...

Ortaya serpebileceğiniz içinizden gelen kelimeler, bir şiir veya kısa bir makale varsa...

Kısacası klavyeniz hala önünüzdeyse; nasıl da tutunursunuz o huzur veren nötrlenmeye... "En azından düşüncelerimi ve duygularımı paylaşabiliyorum şu an. Buna da şükür." dediğinizi duyuyorum şu an. Ve çoğu zaman kendini aldatma, boşa kürek dediğimiz sosyal medyanın ummadığımız zamanlarda dertlerimize nasıl da derman olduğunu geçiriyorum içimden.

İyi ki varsın sosyal medya!..


Ömer Dalman
14.11.2018
ARZ

11 Kasım 2018 Pazar

Bahsetmezsin

Özgürsen
sürekli getirmezsin dile
sanki aslında yokmuş gibi.

Bütünsen
sürekli özlem duymazsın
Bir'e
zaten olursun...

Mutluysan gerçekten
zikretmezsin her fırsatta
merkezin oradaysa
zaten mutlusun.

Güçlüysen gerçekten
göstermezsin sürekli
altın kaplı kılıcını
sadece olursun.

Gerçekten sen sen oluysan
her fırsatta alkış beklercesine
bahsetmezsin.



12.11.2018
Ömer Dalman
ARZ

4 Kasım 2018 Pazar

Her gün bir adam daha

Her gün bir adım daha yaklaşır ölüm
hani şu korkup dile bile getirmedikleri...
Kimine bir avuç kara toprak etkisi
kimine cennet meltemleri...

hele bir de 'rahat uyusun' diyenler yok mu?!
uyku yaklaşınca
nasıl da tutuşur etekleri!

Bırak gününe gün eklemeyi de
doğru söyle
hiç düşünmedin mi ötesini?
yaklaşınca mı meraka düşeceksin
korktuğun ölümün nefesi?..

Her gün bir adım daha yaklaşır ölüm
gerçek zaferin ürperten sesi
kimi kulaklar kapalıdır ona
kimininse hep duymak istediği...


Ömer Dalman
ARZ
05.11.2018


Yine yattım

Uykum varken yattım
herhalde kafama bi şey taktım
yattığım gibi geri kalktım
ilaç bile almıştım?!
Bilmem ki yine kime ne yaptım?..

Hemen bi adıyaman yaktım
yanına da kaaavemi aldım
üzülmedim, keyfime baktım
fonda Ayşen Guruda'yı açtım.

Sabah kalkmam diye korkmadım
bloğuma bir şiir daha yazdım
alışkınım gecenin yoldaşlığına
eski dosta yine bi selam çaktım.

Yooo bu sefer gerçekten tadımdayım
kaçan uykumu inan kovalamadım!
paf-küf paf-küf dumanlandım
belki sabah olmadan yine yattım?..


Ömer Dalman
ARZ
05.11.2018


23 Ekim 2018 Salı

Nasıl güleyim?

Gül diyor fotoğraflarda
pek bir sebebi varmış gibi
nasıl güleyim
o böyle acımasızken?
En masum sevgimi bile ona
anlatamıyorken?

Hakkaniyeti hiçe saymışken
her şeyi bana yazmışken?
Nasıl güleyim?
Nasıl yiyeyim
böylesine barbar olmuşken
aşkı çiğnemişken?

Olsa da hatalar geçmişte
ölümüne tövbe etmiş
af dilemişken?

Nasıl güleyim?..


Ömer Dalman
ARZ
24.10.2018


Cehennemin ta dibi

Kalbin paramparçayken, ciğerin siyanürlenmişken ağlayamamak, sızlayamamak, merhem için bile dilenememek cehennemin dünyaya tam olarak çöreklenmesi...

Kor alevler içinde yanarken ruhun, yine de kopup bu küreden gidememek, kızgın beton zemine prangalarla demirlenmek kabusun en dayanılmazı...

Hızla iyileşmişken sen ve hesapları rahatlıkla, bir çocuk gibi silebilmişken; aynı aydınlığı diğerine ikram ettiğinde, tortularla, islerle dağlanmak acının en acımasızı...

Anlamışken her şeyi, kabullenip, affetmişken geçmişi; beton duvara karşı tenis oynamak sporun en yoranı...

Dünyalığı yapmak ayrı mesele; zaten herkes onun peşinde. Ama;

kanlar içinde, pansumanı bile hunharca geri çevrilen bir kalple ömrü tüketmeyi beklemek cehennemin ta dibi...


Ömer Dalman
ARZ
23.10.2018

20 Ekim 2018 Cumartesi

İnan

Zannediyor ki çözdü her şeyi
zannediyor ki bitti ilmin arşivi.
Yok haberi bile yükseklerden
sevindiği sadece dualiteden.

İki-üç birikmişle ahkam
şık gördüğüne dersen adam
tuzaklar kapanır ayaklarında
çöp edersin hayatı inan!

Çoktan gördüm geçirdiklerini
gelip de bana sattıklarını
nelere meydan verdim de
sesimi kıstım hep ben inan...

Dedim ki teşekkür edeceksin bir gün
tövbelerle el pençe divan
ama sevdim ben bir kere
onuru çoktan aştım

kalbimi verdim sana inan.


Ömer Dalman
ARZ


11 Ekim 2018 Perşembe

Ner'desin?

Derdim büyük
sonum meçhul desem
anlar mısın?..

Yaram derin
aklım yitik desem
dağlar mısın?

Yıllar yalan
doğru bende desem
inanır mısın?

Bu meçzup
aşka köle desem
duyar mısın?

Zaman az
ölüm yakın desem
dinler misin?

Umut yitik
canım bezgin desem
okşar mısın?..

Ner'desin sen?
Ner'desin?..


Ömer Dalman
ARZ
11.10.2018


7 Ekim 2018 Pazar

O kadar mutluyum ki

Bir dostuma gidecektim bugün
pazar ya
galeyana geldim.
Dündendi sözüm...

Uykumdan geç uyandım
istemedim terk etmek rüyalarımı
orada yine çok mutluydum.
Araladığımda gözlerimi
başladı aniden hücuma
günün bela duyguları
kaçtı huzurum daha kalkmadan
inat ettim bu yüzden
tekrar daldım rüyalara
tekrar...
tekrar...

Uyanmıştı ev
kalkmak lazım dedim
kalktım
koydum kahvemi
yaktım cuaramı
açtım Gökhan Özeni
Tarkan'ı
pompaladım sesi.
Kalabalıkta yalnızlık gibi
umarsız
başladım yazmaya bugünkü şiirimi.

Ha! Dünden verdiğim söz mü?
Yine çıkamayacağım dışarı
yok ki kimseyle söyleşecek ilhamım
olsa olsa yine günün bela duyguları
ve o eşsiz
sanat dolu yalnızlığım.
Biraz sevgi, biraz huzur olursa
o kadar mutluyum ki...


Ömer Dalman
ARZ
07.10.2018


6 Ekim 2018 Cumartesi

Keşke

Keşke göründüğü gibi güzel olsa
ışıldayan pırlantalar
kayalardan berrak akan sular
uzaktan hayran bırakan o tablo...

Keşke duyulduğu gibi büyüleyici olsa
kulaklarıma gelen o ses
kalbimi pır pır attıran
kimi zaman uçuran mutluluktan
kimi zaman cehennemlerde yakan
o aşk...

Kelimelerdeki gibi masum olsa keşke
omuzlardaki melekler gibi şefkatli
ve adaletiyle bağışlayıcı olsa
canan...

Yazıldığı kadar kolay olsa keşke
edilmiş yeminler
ölümüne destansı aşklar
ve çilelerle ödüllendirilmiş
şu hayat...

Keşke...


Ömer Dalman
ARZ
06.10.2018

Var mı?













Alemleri de gezsen
yıldızlar arası uçsan kaçsan
cümbüşlerde kadehleri tokuştursan
müzik duşlarında da terlesen
var mı akşam eve dönmek gibi keyiflisi?

Yaşam katsan yaşamına
iş üstüne iş bitirsen
başarıları eklesen plaket plaket
binlere ulaşsan
el üstünde de tutulsan
var mı akşam eve dönmek gibi keyiflisi?

Çatlasan bazen yalnızlıktan
anlaşılmamaktan
akıntıya karşı küreklerden
üst üste vuran çilelerden
var mı akşam eve dönmek gibi keyiflisi?

Binbir iltifatla günlerini şenlendirsen
övgüden övgüye
bakla bakla kolyeler de takıştırsan
var mı gerçek sevgi gibisi?..


Ömer Dalman
ARZ
06.10.2018

Olsun olan















Çalışarak yorgunluk
gerilerek yorgunluk
ezilerek yorgunluk
anlaşılmayarak yorgunluk

daha acı verici bazısı
bazısı keyifli
ve inadına sevgi
ölümüne sevgi...

Cennetten mi geldi aşk
var mı acısız, süt liman?
Çilesiz hayat inan ki yalan
ciğerlerine çekerek yaşamak hayatı
gülerek
bazen çığlık atarak Yaratan'a
budur önemli olan.

Çok mu yoruldun, gerildin bugün?
Otur oraya
al kahveni
yak bi cuara...
Bırak olsun olan...


Ömer Dalman
ARZ
06.10.2018

3 Ekim 2018 Çarşamba

Salla gitsin

Olacak gibi iyi bir şeyler.
Ama olmasa da salla gitsin!
Kozmos'daki bir kum tanesinde
koşarak geçip giden zaman dilimi
adına da ömür demişler.

Yalandan sevenler
gönülden girenler
tiyatro devam eder
ve bir gün Yaratan sana "dur" der.

geç mi der, erken mi der?
Salla gitsin...


Ömer Dalman
ARZ
04.10.2018

2 Eylül 2018 Pazar

İlişkinizi daha iyi hale getirmek mi, kesip atmak mı?


Buyurun; şimdi çiftler arasındaki bu çok önemli konuyu önce biraz genel anlamda geçerli ciddi dille, sonra da Arıza Adam tavrıyla kısaca ele alalım.

Son zamanlarda ilerlemiş olan bilimsel ve uzman sosyal yaklaşımlarla birlikte aslında bu iki çok önemli olgu arasındaki farkları, denenmiş örnekler ve yazılmış bilgiler üzerinden artık hepimiz anlayabiliyoruz. Evet... Bir anlamda birbirine tek taraflı veya iki taraflı sırtlarını dayamış ve hayatın zorluklarına karşı bir savunma mekanizması gibi konfor ve korunma şartları oluşturmuş çiftler tabii ki çokça var. Bunlar karşılıklı çekimler pek olmasa da birlikteliklerine devam etmektedirler. Bugün çekiciliğini yitirmiş ve insanları hayata bıkkın, yenik gözlerle baktıran bir birlikteliği yaşayan nice klasik çiftler yaşamaktadır.

Ancak, bu noktaya geldiğinizi hissediyorsanız; asla tek taraflı kulaktan dolma bilgilerle veya yine tek taraflı uzman-sözde uzman, sözde yaşam koçları iletişimlerinizle hızlı bir yargıya gitmemenizde fayda vardır. İlişkiler konusu; iki kişinin de hayatı ve hatta ortada bir yuva varsa, tüm yuvanın hayatı için de önemli değerler taşır. Mutlaka ve mutlaka; eşe-dosta veya sözde yaşam koçlarına bireysel olarak danışma aldatmacasına kapılmadan, çift olarak birlikte bir uzmana gidin. Siz kazançlı çıkacaksınız.

* * *

Arıza Adam'ca Yorumum:

Şimdi söz bende! :)

Uzun yıllar sürmüş evliliklerde elbette ki, karşılıklı bireylerin kendi kişilik geliştirmeleri ile oranlı olarak, ortaya bir takım çekimsizlikler, kopmalar ve hatta konuşma ve muhabbet de yeterince olmadığından yanlış anlaşılmalar üst üste binerek ortaya 'bitmiş bir ilişki' kokusu salmaktadır. Ama yakınımda-uzağımda o kadar çok yetkisiz ve yetkili bazı kişilere tek yönlü baş vurular ve akıl almalar görmekteyim ki; belki bir iki rötüş ile eskisinden de alevli bir ilişkiye dönüşebilecek nice birlikteliklerin devamı riske giriyor. Benimle bu konuda dertleşen çok sayıda yetişkin dostlarım da olmakta... Gençleri zaten saymıyorum bile!..

Kardeşim; aptal olmayacaksın! Saf olmayacaksın!..

İnsan; arasında hala parça parça da olsa sevgi kıpırtıları olan sevgilisi ile 'bir ümit daha olabilir diye' düşünerek adam gibi bir uzamana ve çift olarak gitmeyi düşünmez mi?.. Haa! Tabii niyetin artık başka bir sağlıklı bedenin, bir gözler-i ahunun veya yakışıklının, hayatının kalan zamanında tadına bakmak, risk de içerse onunla sıfırdan, yep yeni bir aşkı deneyimlemekse; evet, bıçak gibi kes gitsin. Gerisi, olursa pişmanlığı da sana ait olur zaten. O zaman zaten çift olarak çözümü sağlanma ihtimali yüksek bir çalışmayı da gizliden gizliye istemezsin. Eskittiğin aşk ile, yeterince inceleme ve düzeltme çabasını gerçekleştirmeden ayrılacaksın; sonra ver elini yeni sevgili... Ver elini oda-oda özlenmiş ateşli sevişmeler ve belki kim bilir, imkanlar da güzelse bir kaç yıl da onunla evlenme riskine bile gireceksin. Diyorlar ya şimdi bazı yaşam koçları: "Benim hayatım, benim kazançlarım ve benim geleceğim. Basar giderim."

Tamam da; sizce gerçekten o kadar basit mi?

Bugün yıllanmış bir ilişkiyi alevlendirmek için uygulanabilen öyle çok teknik var ki! Şimdi burada bana o yöntemleri saydırmayın; "Tu-kaka bu ayol!" demeniz an meselesi olur! :) Ama gerçekten de bir sevginin dallanarak daha iyi şekilde yepyeni bir yapı ile devam etmesi için, iki taraflı olarak yapılabilecek çok şey var bugün.

İnsanlar değişiyor. Kişilikler oturuyor. Adamsan; okuduklarını ve el alemle yazıştıklarını gerçekten doğru eleyebiliyorsan, yep yeni bir kişilikle, karşındakini de yepyeni bir insan olarak görebilecek yetiye de gelmiş olman lazım değil mi?

Ben size son olarak şunu söyleyeyim:

Aranızda büyük ihtimalle sevgi yine vardır ve büyük fedakarlıklar içeriyordur. Ancak iki tarafın da yetersiz bilgi ve becerisi yüzünden alevler yerini dumanlara bırakmıştır. "Olmadı madem, şu ateşin üzerine su serpip, mis gibi yeni kamp ateşleri etrafında dansıma devam edeyim." diyen ve sonra bir daha aradığı sevgiyi bulamadığı için, bugün sosyal medyada nice ağıtlar ve sevgiliye hicivler yapan insanlar tanıyorum.

Halbuki otur karşındaki kişi ile. İsteklerini, şikayetlerini yaz. Aynı şekilde o da yazsın. Dost olmayı dene ve samimi ol. Madem sen o kadar yüksek bir bilinç ve anlayışa geldin; son bir çaba harca yıllarını paylaştığın sevgilin için ve onun midesine-bağırsaklarına kadar in. Sonra oturun, birlikte tekrar düşünün. Bu kadar basit!.. Yani adam gibi objektif ve gerçek bir danışmana birlikte gidecek paranız yoksa, en azından bunu yapın.

Daha fazla uzatmadan bu konuda, ilişkisi olan dostlarıma en öncelikli tavsiyem tekrar tekrar:

Muhabbet, samimiyet, dostluk ve açıklık! Bunun ötesi yok ki... Her şeyin başı inanın ki bunlar...


Ömer Dalman
ARZ
02.09.2018


25 Ağustos 2018 Cumartesi

Özgür Martı'ya uyarılar

Eskiden cesaret edememişti "martı" olmaya. Sadece aşağıdan izler, bir adım yukarı atmaya korkardı. Martılar ise hep yukarıdan bakardı.

Halbuki ne kadar da normaldi o özgürce uçan martılar...

Eski ürkek çocuk illa ki büyüyecekti. Büyüdü de...

Erken martı olduk belki. Uyardık. Dinlemediler. Belki çekindiler, cesaret edemediler. Gelmemişti zamanları henüz.

Oldu bazı kulak verenler. Birlikte uçtuk kimi zaman. Yukarıdan bakarken; kıyılarda dolaşıp, ellerindeki taşlarla bize bakan çocukları gördük sonra. Güldü yanımda benimle uçan eski çocuk. Hemen başıboş bırakmadım sonsuz göklere doğru uçsuz-bucaksız. Çılgınca çırptı kanatlarını, bütün aşağıdakileri kendine baktırdı. Henüz denemelerdeydi hareket kabiliyetini. Bir en yukarı, bir aşağı dalışlar, pikeler, zikzaklar...

Çok dikkat çekiyordu. Çığlıkları umarsız, özgürlüğünü haykırırcasına, tüm kıyıların dikkatini çekercesine!

"Dur!" dedim, "Biraz sakin ol.".

Tüm sevincini yukarıdan bütün gökyüzüne haykırma! Kıyıdan izleyenleri korkutma!.. Hemen bilmesin herkes, gerek yok. Sessiz, sakin devam et uçuşlarına. Zaten yamacında bitecek senin gibi olan martılar.

"Gecikmiş özgürlüğün kanat sesleri sarsıcı olur. 'Yeni' olduğunu anlatır. Çılgın derler adama. Çok da haykırma, çıldırma! Usul usul çıkart tadını." dedim.

Bu gökler bizim... Tüm renklerin beyazındayım, beyazındayız. Ama gördüğümde uyarmak görevim...

Sonra çekildim yakınından. Bıraktım özgür uçuşlarına. Umarım "genç martı" alınmamıştır.

Emek vermek, bazen uyarmak, sonra geri çekilmek bile risktir Seven Usta'ya...


Ömer Dalman
ARZ
25.08.2018


23 Ağustos 2018 Perşembe

Bildiğin İnsan gibi değil













Sevinç, coşku, mutluluk dediysek
öyle yeşile yayıl, otla, emzir
camışlar gibi takılma hesabı değil...

İki fotoğrafla esenlik verdiysek
susuz-sabunsuz
anlık sığ duygularla değil...

Hoştur biliyorum
kıyılarda gezinmek bazen
vuruşlarını izlemek
dalgaların taşlara
nefesi içine çekmek sadece
bildiğin insan olmak
öylece takılmak...

O kadar masum değil
o kadar şeytan da değil
ama karışık biraz hallerim
alışılmamış...

Mutluyuz dediysek
susuz-sabunsuz
felsefesiz sığlarda
bildiğin insan gibi de değil.


Ömer Dalman 
ARZ
23.08.2018

22 Ağustos 2018 Çarşamba

Tefekküre dalsak mı?

















Paylaşıyoruz birbirinden güzel
binlerce alınmış notu
filozof esintilerini
zemine damlayan kanı bazen
kırmızıyı, yeşili, siyahı...

İnsanken edindiğimiz edebi
görgüyü
derinleri, dipleri
almaları, vermeleri
aslında çoğu da sığ...

Gelmiyor sonu incilerin
diziyoruz karşılıklı
koyuyoruz beğenileri
alkışları
bazen kışkışları...

Kolyeler yapıyoruz boynumuza
birbirinden renkli
kimi uzun, kimi kısa
doyamıyoruz tanelerine
çokluk alemi burası...

Peki...
Hızlanıyor mu zerreler?
Oluyor muyuz o ışığın kendisi?
Yarıyor mu gerçekten
her gün binlercesi
yazılar, çizgiler
filozof derlemeleri?

Okumakla mı başkalaşım?
Hatim indirmekle mi binlercesini
ve paylaşmakla mı?

Yoksa...
Her şeyi bırakıp
kaybolup ortadan bazen
çekilip mabedine
cesaretin var mı?

Tefekküre dalsak mı?..


Ömer Dalman
ARZ
22.08.2018


21 Ağustos 2018 Salı

Bilin yeter
















Yok çok özet bugün
makinede olduysa tostum
bulduysam yeni bir düşünce
ya da pek mutluysam :)
oyalamayacağım facebook duvarımı.

Yok çok gösteriş bugün
kendimle meşgulüm
hobilerim, işlerim, iletişimlerim...

Biliyorsunuz buradayım
nefes alıyorum
ve bilmedikleriniz
cümbür cemaat ruhum :)

Varım ya
yeter dostlarıma
belki bir gün samimi bir çayda
karanlıkta mum ışıklarında
alır yürür sohbetimiz.

Yok çok özet bugün
kendimleyim bütün gün.
Karşımda sayfalar, kelimeler
fonda çalan güzel müzikler
el altından yazışmalar
dostluklar
aklımın merkezinde sevdiğim...
yok gerek bugün alkışa
şımartılmaya.

merkezimdeyim
sizinleyim
bilin yeter...


Ömer Dalman
ARZ
21.08.2018


20 Ağustos 2018 Pazartesi

Harbi Kadın - Harbi Kadın - İnsan


Bana takılıyorsan; öyle beğendiği ve aklına koyduğu bir kaç bayanın profilinin sürekli eteklerinde takılan yağcı hormonlu erkekler gibi olmayacan... Edebiyatı, dostluğu, çakma bilgeliği kendine maske edinip, mesajlaşanlardan olmayacan...

Bana harbi harbi gelecen!.. Aklında bir şey varsa açıkça söyleyecen ki; kolpa durumuna düşme sonra.

Harbi kadın olmak veya Harbi Adam olmak; işte bütün mesele de bu!..

Hatta mesele aslında; harbi insan olmak... Erkeklik veya Kadınlık birer motif olarak onun arkasından gelmeli. Çünkü inan bana yalakalık yaptığında bu karşındaki veya onun yanındakiler tarafından anlaşılıyor. Ancak güzel sözleri ve iletişimi tabii ki herkes seviyor. Ben de seviyorum. Ama benim başıma çok gelmez, çünkü erkeğim. Hatta iyi ki de erkeğim, çünkü bu sayede yağcıların yanaşma ihtimali çok az oluyor. Yanaşan insanlarsa samimiyetle ve dobra dobra yanaşıyor.

Bana takılıyorsan; çocuk olacan, çılgın olacan, inanan olacan... Sonsuz kombinasyonları benliğine sığdırmış olacan... Yargılanma endişesinden uzak olacan.

Hormonlu yanaşma adamlar gibi kırıtarak, kıçında yırtık don varken, karşısındaki kadına kendini asil bir salon erkeği gibi gösterenlerden olmayacan!

Harbi insan olan, kadın olsun, erkek olsun muzaffer ruhlar; sizi seviyorum! Bir gün tek bir ağaç gibi bütün şekilde masum ama renkli o kutlamada mutlaka buluşacağız!

Sevgilerimle...


Ömer Dalman
ARZ

20.08.2018


Aykırı Kabuller

Kolay olmadım ki hiç... İşte, aşkta, sevginin en dip noktasında ve kendi uzayımda...

Kolayı da sevmedim ayrıca. Sadece zorumu göstermedim.

Sevdiğim için...

Yaşamın da bu zamana kadar pek kolayını görmedim. Yadırgamadım, çünkü zorun özünden geldim.




Paradoks bu ya; aslında kendimde hep sadeydim. Sıfır noktasında, her şeyi gören, izleyen...

Tadını çıkarttım tabii... Ateşlerde de yandım haddinden fazla. Yetmediği yerde kendimi ateşlere verdim herkesten uzakta. Belki de bilerek, önceden cehennemi de burada yaşadım. Gocunmadım, pişman olmadım. Arada mutlaka cennetimde nötrlendim, temizlendim. Şeytan şeytandır, Melek melektir dedim. Asla birini silmedim.

Yanımdan geçerken dirsek teması ile kendini fark ettiren 'aykırılar' çok oldu, halen de olmakta... Doğrudan veya dolaylı; yine yerimde oturdum, çaktırmadım!.. Çünkü hepsinin toplamını çok önceden içime çektim. Zerrelerimi onlarla parçaladım. Kontrolsüz dellenme ve paniklemeleri bazen duyduklarımın karşısında yan cebimde tuttum, ortalığa saçmadım. Dedim ya; ben hepsini çok önceden fileme tepeleme doldurdum! Aşılarımı herkesten önce yaptırdım, sakınmadım.

Tüm dozları en baştan yüklediğinde benliğine; sonradan duyma aykırılıkların hafif kaldığını gördüm. Aksine zerrelerimi hızlandırdılar. Bazen üzümleri koydum yan cebime, bağını sormadım. Pek de güzeldir tatları!..

En tepesindeysen tüm mevcudiyetinle duyguların ve her şey en doğal haliyle kabulündeyse; yanından geçen rüzgarları tatlı meltemler gibi dinlersin. Geçmişini görürsün, koklarsın, hatırlarsın ve oturduğun yerden, sana doğru doğrudan gelen ve sana doğru gizliden yansıyanların son nokta sonuçlarını belki de onlardan önce motivasyon olarak benliğine katarsın. Müdahalelerle oyalanarak, odaklanmanı alt detaylara hapsetmezsin. Yaşanacakların hepsi, sana ait olmasa bile, en üst yorumu yaptığında, o her neyse, kendisinden bile kat kat yüksek kazanımı depolarsın. Çünkü olasılıkların hepsini zaten kabulünde barındırırsın.

En üstte otur. Her şeyi izle, düz geçme, sığ kalma. Rahat ol, emin ol...

Hayat tek yönlü bir gidiş değildir. Yan yollar sana kendini gösterdiğinde kimseyi yargılama, anlamaya çalış.

Ustaysan; kayıpsız, yıkıntısız büyüyerek devam edersin.


Ömer Dalman
ARZ
20.08.2018


19 Ağustos 2018 Pazar

Yazmak ve Konuşmak zorundayım!

Yazmak zorundayım... Konuşmak zorundayım.

Bazıları gibi ben de çok şey biriktirdim çünkü. Çok yere girdim, kendimden ötelere geçtim. Cehennemdeki ateşin bile bazen zevkini bildim. Unutmadım cenneti o sırada. Koordinatlarımı şaşırmadım asla! Yoksa koca bir binayı heba ederdim. Gittiğim yeri bildim, döneceğim yeri bildim, şaşırmadım.


Bazen şaşırttım. Şoke ettim. Sadece gitmelerde kalmadım çoğunun sandığı gibi fiziksel... Bedenden de gittim çoğu zaman uzaklara. Bildiğin koptum yani... Öyle her yazanın dediği kopmalardan değil, harbi harbi koptum. Doğaldı; kimine göre hata dediklerinden de yaptım. Uzun süre dietimi ödemedim, daha çok arındım. Aracı oldum...

Nefes almanın gerekmediği o yere başımı soktum. Geri döndüm, duyularıma şaşırdım. Gereğince verildi, uymaktayız mecburen dedim. Yürümenin gerekmediği, yemeğin olmadığı, ağırlıksız ama çok özgür...

Teşekkürlerim sonsuz sebeplerime, itkilerime, yoldaşlara... Görmediğim nice koruyana ve en yakınımdakine...

Oradayken de, buradayken de okyanus oldum. Hala küçücük bir çeşmeden burada, ara ara akıtıyorum suyumu. Kesiliyor bazen... Varsa sebep; gürül gürül çağlıyor, nötrleniyorum. Sudan almayana kızmamayı öğrendim. Ama yakınımdaysa uyarmayı, hatırlatmayı görev bildim.

Yaş oldu 49... Zamanı geldi.

Artık daha çok yazmak, daha çok konuşmak zorundayım.


Ömer Dalman
ARZ
19.08.2018


'Çılgın Ucube' de



Bazen hiçlikte
sonuna kadar felsefe
bazen piçlikte
ayıplara inat
yanaşamadıkları tam o yerde

Demedik mi defalarca
'tek yönlü bir gidiş değildir hayat' diye!
Döndüm geldim defalarca
kimilerinin gitmeye çalıştığı o yere.

Biliyorum gölgeyi
biliyorum ışığı
en cazip günahları
melekle, şeytanla atışmayı
ve özde saf kalmayı.

İster usta
ister 'çılgın ucube' de!..


Ömer Dalman
ARZ
19.08.2018


18 Ağustos 2018 Cumartesi

Gizli Hormonlu Çakma Bilgeler



Çok bal arıları gördük zaman içinde. Hem kendi etrafımda, hem de nice güzel tanıdık-tanımadık kadınların etrafında...

Tabii bizim balımız onların sadece bazılarına hitap eder. Bizim rotamız en azından hormonları %20'lere indirgenmiş bir dostluk yoludur. Bu bal arıları çeşitli güzel kadınların ağızlarının içine bakarak takılırlar sosyal medyada. Buradaki sahte dostluğu, kimi zaman aslında arınılmamış bir göstermelik koçluğu, samimi olmayan bilgi paylaşımını, hormonları kelimeler ile süsleyerek yapılan beğenileri fark etmeniz çok kolaydır.

Yemedik yutmadık hiç bir zaman. Bu yüzden biraz korkulan, çekinilen kişiler olduk. Tersimize geldi mi çünkü depremler yaratanlardanız. Bazen fevriyiz, ama çok zeki...

Fark ettiğimiz hormonlu bal arılarının da yüzüne vurmadık. Gördük, bildik, kafamızda doğru yerlere koyduk onları da, ama asla takibe almadık. Çünkü bilgilerinin saflığına güvenmedik.

Yok saymadık onları da... Bu hayatta hormonlar da, gül de, karanfil de, papatya da lazım. Herkesin bir yeri var. Doğal saydık.. Sakin ve bilgece olgun durduk.

Ayrıca kimseye de 'kuşunu kes, öyle takıl' da demedik! Ama insan kendini belli ediyor.

Tek eleştirim; sosyal medyada güzel bayanlara katılımda bulunurken, biraz daha dürüst olmaları gerekmesi... En azından bilgiyi, bilgeliği ve dostluğu hormonlar için kullanmamaları... Dedik ya; kuşunu kes de gel demedik hiç bir zaman! Ama kuşunu, bilgi ve bilgelik maskesi ile yandan yandan yanaştırma, anlaşılıyor. Kuşunu özelden yanaştırmalı hormonlu bal arıları...

Bu sadece sizi daha saygın ve dürüst bir yere oturtur. Yoksa bizde her yer kuş, her yer bal arısı! Parmağımızı şıklatsak hamdolsun elimiz boş kalmaz.

Seviyorum sizi adam gibi dürüst olanlar! ve diğerleri: İyi ki sizler de varsınız. Etrafa çekici kokular salglıyorsunuz yine de... Emin olun sizler de lazımsınız.


Ömer Dalman
ARZ
18.08.2018


Tatil Kafası, İş Kafası ve CV



Bayramın geldik dibine yaklaştık.

Elinde değil; tatil hissi en ciddi, en çalışma tutkunu insanı bile gevşetiyor. Hayatta çalışmak ve kazanmak dışında başka keyifler ve keşifler de olduğunu hatırlıyor insan uzun tatillerde.

Çok hastasıysan; ara sıra tatil ortamından kopup, bir kaç saat iş yapmana yine de hiç bir engel yok! Bunu bilmek; çalışma tutkunlarının ek bir moral kaynağıdır tatil süresince. Yooo! Sakın benim bir çalışma tutkunu olduğumu ima ettiğimi çalıştığımı sanmayın! "İşe gitmek mecburen... Eve dönmek mecburen." demişti MFÖ o muhteşem şarkısında!.. Aileden zengin olsaydım siz zannediyor musunuz ki; ben kıçımdan terler damlaya damlaya ha bire tasarım yapayım?.. Yok öyle bir dünya bende... Ben eşşekler gibi çalışmış bir insan olarak bile asla Ziya Paşa'nın 'ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz' beytinde ifade ettiği gibi düşünmedim. Bu da benim seçimim kardeşim! Ben biraz serseri, biraz aşık, sevgi düşkünü, bazen patavatsız, saldırgan, çok çalışkan bir gönül adamıyım. Arıza Adam'ı da; hayatı çileleriyle, güzellikleriyle, ama en samimi şekilde yaşayarak hayata geçirdim.

Samimi olduğum insanlarla yolumu oluştururken asla onun ayinesine (!), yani işine pek de bakmam. Aksine laflarına çok önem veririm. Yani ben lafa bakarım kardeşim!.. Laf ve kelimelerine samimiyetle gönlünü yükleyen insan, isterse sokak serserisi veya kağıt toplayıcı, hatta bir evsiz olsun benim için bir çoğundan daha önemlidir. Hayat kadınlarının da, katillerin de, ayyaşların da aralarında mutlaka usta filozoflar olduğunu gördüm. Ha! "Onların ayineleri de kendi olayları..." dedim, yürüdüm.

Ben dostluk ateşimi karşıma yeni gelmiş bir insana açarken, tabii ki oturup kalkmayı bilmesine de dikkat ederim, ama asla dost adayımın karşıma CV'si ile gelmesini bekleyenlerden değilim. O zaman nerede kaldı on yıldır sergilediğim Arıza Adam konuşmalarımdaki samimiyetin, inancın, delikanlılığın önemli?.. Nerede kaldı yıllardır yazmakta olduğum makale ve şiirlerimdeki o ahengin inandırıcılığı demezler mi? Daha önemlisi; ben demez miyim bunu kendime?!

Yine geldik yeni bir uzun Kurban Bayramı'nın dibine ve bekliyoruz start tabancasının patlamasını... Her şeyin iş-güç olmadığının, dostluk, sevgi, eğlence, aşk, hatta eksik kalmış es geçilmiş arayışlar  gibi insanın öz kavramlarının katıksız yaşanabileceği bir kaç günün hala mümkün olduğunu hatırlıyoruz tekrar! Ne kadar güzel!..

Koydum şimdi yeni bir fincan nescafe. Yanında adıyamanlı sigaram ve fonda çalan Gipsy Kings şarkıları... Şerefinize kaldırıyorum fincanımı!

Herkese iyi bayramlar!


Ömer Dalman
ARZ
18.08.2018


16 Ağustos 2018 Perşembe

Nedir zor olan biliyor musun?

Nedir zor olan biliyor musun?..

Bazılarınız biliyor...

Erken yıllarınızda uzun ve derin yollar almışsanız; yakınınızdaki bazıları koruma kalkanlarıyla, kapalı erkek-kadın enerjileriyle tek bir çizgide hayatı yaşadılarsa... Keşfetmedilerse, yaşamadılarsa, yüzeyde kaldılarsa ve hep geri durdularsa...

Yıllarca kapılarını, elinizde o ışıklı gaz lambasıyla çalmanıza rağmen, uyanmadılarsa... Uykuya geri döndülerse...

Sonra siz kendi evriminizde özgürce, gizlice bazen yol aldınızsa, boyutlandınızsa...

Görmeyi, duymayı, dokunmayı aşar olmuşsanızsa, ölmeden önce öldünüzse...

Onlara israr etmenize rağmen koca hazinenizin içindeki tek bir inciyi bile, çekindiklerinden, korktuklarından dolayı alamamışlarsa ve yıllarını kapalı sessiz, kimsesiz bir kutuda yaşamışlarsa...

ve en sonunda!

Siz göklerde gezinirken; ektiğiniz o yıllanmış tohunların kendi içlerinde daha yeni patladığını görmüşlerse... Geç de olsa olması gereken zaferi şimdi şimdi zerrelerinde hissedip, coşmuşlarsa...

Ömrün yarısında, geciktirdiklerinin hangisini hangisine dizeceklerini, sığdıracaklarını şaşırmışlarsa...

Sizi o rengarenk sakin göğünüzden, binbir fedakarlıkla yeryüzüne tekrar inip, ona eşlik etmenize zorunlu kılmışlarsa..

ve kimi zaman kulaklarına fısıldadığınız o meltemleri, fırtınaları şimdi yeni keşfedilmiş Amerika topraklarının yüce kaşifi gibi çevre köylere çığırmaya başlamışlarsa...

O eski köydeki bilge yaşlıların karşısına geçip, gecikmiş kazanımlarla şimdi bazıları zafer çığlıkları atıyorsa...

İşte bu zordur dostum...

Her şeye aracı olmak, bazen en büyük düşman sayılmış olmak, aslında hiç bırakmamak ve yanında olmak, bazen ne yapacağını bile şaşırıp, kendinde öylece kalmak...

Ve sonunda o gecikmiş zaferi, yaşlı bilgelere bir teşekkür bile etmeden, köy köy dolaşıp, elinde yazıtlarla, törenlerle, danslarla kutlamalarına sabretmek, izin vermek ve hala olgun durmak... İnadına sevmeye, sarmaya ve belki bilmediği özverilere devam etmek...

İşte bu gerçekten de zor değil midir dostum?..


Ömer Dalman
ARZ
16.08.2018


Gerçek Zafer

Güzeldir kendini kazanmak
yeni bahçelerini keşfetmek
ışıyan bir karadelik gibi
tüm gücü kendinde bulmak...

Kendinle kutlamak
kendinle coşmak
adeta ötesi yok gibi
gerek yok gibi hissetmek...

Açıldıkça gözlerin
kendinden ötede olacaksın
başkaları için de kutlayacak
dört bir yana yayılacaksın.

O zaman sen
inan ki sen
azaltacaksın egoyu .

En büyük zaferin
daha ötede
daha ihtişamlı
o masum coşkulu cümbüşte
senden büyük olduğunu bulacaksın.

O zaman
haydi sevin şimdiki zaferine!
dök kurtlarını
Ulubatlı Hasan gibi tepede bir zaman
ve sonra daha da genişle
kendine güldüğün her gün
varsa seninle gülenler
işte o zaman gerçek zaferdir
kazandığın
o tepeden de indiğin gün.


Ömer Dalman
ARZ
16.08.2018


15 Ağustos 2018 Çarşamba

Ciğerini bilirim



Ciğerini bilirim
kalbini, böbreklerini bilirim insanın.
Yanımda solunan nefesin
estiği yeri bilirim
ve getirdiği sesi duyarım.

Hiç yanılmadım
bildim, öğrendim
vermedim velveleye
ustalıktan saydım.

Gelir kokusu dört bir yandan
esir değilse ruh bedene
dağıtmamak için kadim dağları
kırmamak için nice gönülleri
duyarım, bilirim, anlarım
ses etmem.

Ustalıktan saydım
acemiyi çırak saydım
devam ettim...


Ömer Dalman
ARZ
15.08.2018



12 Ağustos 2018 Pazar

Anlatamıyorum

Dışarıdan içeri patlıyorum
yandım Allah bağırıyorum
çoğu gün dağılıyorum
derdimi anlatamıyorum.

Oldu hatalarım biliyorum
yaşadıklarımla yüceliyorum
itiraflarıma sarılıyorum
fırtınayı durduramıyorum.

Var bir terslik biliyorum
her şeye rağmen seviyorum
ölüyorum diyorum da
kendimi anlatamıyorum.


Ömer Dalman
ARZ
13.08.2018


Hayat

En yakınındaki duymadığında
hayallerini saymadığında
dostça muhabbet kalmadığında
ne dayanılmaz yerdir
dünya...

Cennetinde bir çiçek açmadığında
uğruna tarlaları yaktığında
arkandan ağlayan bile olmadığında
ne dayanılmaz şeydir
hayat...

Su verince almadığında
kor alevlerini buzla dağladığında
geçmişinle uzlaşmadığında
ne çözümsüz çiledir
aşk...

Dayanacak zerren kalmadığında
kalkacak bir nedenin olmadığında
dilensen de duymuyorsa
ne çözümsüz bir detaydır
hayat...


Ömer Dalman
ARZ
13.08.2018


Hangisi?

Değerinin olması mı?
Değerini vermek mi?
Zaman aşımı mı?
Hangisi?..

Sevip, bağlanmak mı?
Uzayınca kaçmak mı?
Suçlanıp, sineye çekmek mi?
Hangisi?..

Her şeye rağmen sarılmak mı?
Hesapları aşmak mı?
Dürüstçe anlatmak mı?
Hangisi?..

Sürekli başa dönmek mi?
Faydasızca tartışmak mı?
Yek vücut olup kalkmak mı?
Hangisi?..

Anlaşılmayıp ağlamak mı?
Alıp başını gitmek mi?
Yoksa hayata devam mı?
Hangisi?..


Ömer Dalman
ARZ
13.08.2018


Kendin ol öyle gel

Size; kendiniz olun, kendinizle coşun, sonra dostum olun diyorum.

Size; kendinizi özgür bırakın, heyecanlarınızı tanımlayın, sonra dostum olun diyorum.

Özlemlerinizi keşfedin, gereğince deneyimleyin, özgürleşin, sonra dostum olun diyorum.

Kendinizi sevin önce ve yaşayın. Sevdiğinizi de böylece sevin diyorum.

Dağıtmayın etrafınızı...

Kurduğunuz binayı, o güzel pencerelerin camlarını, harika duvar boyalarını...

Değişeceksiniz. Çünkü yıllarca kendinizi baskı altında tuttunuz. Belki baskı altında sevdiniz, arzularınızı perdelediniz.

Değiştiğinizde öz güveniniz artacak. Enerjiler özgür kalacak. Coşacaksınız ve yeni halinizi seveceksiniz. Bu süre içinde ilk kurduğunuz o binanın eskimiş yapısı itecek sizi bazen. Binayı tümüyle yıkmadan, usta dokunuşlarla usulca yenileyeceksiniz. İçeride yaşayanları zaman zaman sarsarak, ama onları da özgürce severek...

Zordur kendini kazanmak ve kazandıktan sonra etrafını yıkmadan, büyüyerek devam etmek.

Dostlarınız, sevgiliniz, eşiniz, çocuğunuz sizi bu halinizle daha çok sevecek. Aslında sevmek de zorundalar!..

Böylece dağılarak büyüyen bireyler değil; ustaca genişleyen, açan çiçekler olarak bir tarla olacaksınız.

Bana kendin ol ve sonra gel...


Ömer Dalman
ARZ
12.08.2018


5 Ağustos 2018 Pazar

Kendini büyüt, ama nasıl?

imagebam.com


Tekrar tekrar hep sevdiğim insanlara gücüm yettiğince bu önerimi hatırlatıyorum:
Evet... Çok bilgi var okuyacağımız. Bu hayatın işleyiş ve felsefesine yönelik çok güzel düşünce modelleri var her yerde. Bunların her birine yetişmeye kalksak; hayatımızın sonuna kadar yine de hepsini okumuş olamayız.

Ancak bizim amacımız sadece bütün sorulara cevaplar veren ve hayata dair sonsuz kadrajlarda cümlelerle çözümler önermek değildir kanımca. Hayatın boyunca bin tane kitap okursun ve onlardaki bütün düşünce modellerini benliğine depolarsın. Bu doğaldır. Okuyan herkes bu eylemi de yapmaktadır. Bilgin artar; bunu sosyal hayatına, ailene, dostlarına yansıtırsın ve böylece akıllarda nitelikli bir tanımın oluşur. Ok, bunlar güzel şeyler tabii ki.

Ancak; içinde senden başka, daha geniş bir sen var... Binlerce kitabı hatim de indirsen; o gözlerini-kulaklarını kapatıp, sık sık tefekküre dalmadan, meditasyon ile içe dönmeden kendin ile gerçek anlamda buluşamazsın! Okuduklarını içine kalıcı olarak geçirerek, varlığında titreşim değişiklikleri gerçekleştirmen için mutlaka tefekküre zaman ayırman gerekiyor! Yoksa sadece bilgileri takip etmekle çoğu zaman düşünce sporundan öteye geçemezsin hayatının sonuna kadar. Evet! Dünya hallerine bunun da katkısı büyük! Ama sence biz sadece bu dünya hallerimizi inşa etmek için mi buradayız? Daha ötede bir şey yok mu sence?..

Köyde toprakla uğraşıp, hayatında belki sadece tek bir kitap okumuş, ama oturup konuştuğunda seni bilgisiyle şaşırtan Mehmet Emmi'ye ne diyeceksin?..

Lütfen sık sık içine dön ve gözlerini kapat ki; algı sınırlarına seçerek aldığın her şey kendini senin varlığına fiziksel anlamda yerleştirerek, başkalaşımına sebep olsun.

Bunları; ben her şeyi çözdüm yuttum demek için değil, tadını çok aldığım halde, son zamanlarda zaman ayırmadığımdan, kendime de hatırlatmak için yazdım. Bana ilham veren herkesi seviyorum.


Ömer Dalman
ARZ
05.08.2018

3 Ağustos 2018 Cuma

Sustum

Bir kere daha sustum işte
süre vermeden
pek de bir şey beklemeden
belki de umudumu kestiğimden...

Bin dereden su getirmiştim
kılı kırk yarmıştım da
özetleri vermiştim
elmas pırlanta sakınmadan...

Sustum...
Bir kere daha sustum
ne zaman çağlar tekrar sular
bilmeden...
Yıkılır mı barajın beton duvarları
ulaşır mı sesim bir ümit
pek de umutlanmadan...

Çektim elimi üzerinden
belki nasırlarım incittiğinden
her elimi attığımı piç ettiğimden
belki de umudumu kestiğimden

bir kere daha sustum işte
süre vermeden...


Arıza Adam
Ömer Dalman
04.08.2018

13 Temmuz 2018 Cuma

Gerçek olan

Hala kimilerinde zafer çığlıkları
bazılarında yenilgi hüzünleri...

Kiminin ensesinde şeytan
kiminin omuzlarında yine melekler...

Kapılma siyahla beyaza
biraz insan ol, arada kal...
İnandığın o şey belki yalan?.. 

Topyekün mutluluk
ya da helaktır gerçek olan...

Arıza Adam
Ömer Dalman
13.07.2018

Bu mu zafer dedikleri?

Hırs bürümüş gözlerini
nefesini, kelimelerini
aldığı beğenileri...

Neyin zaferiyse ellerindeki
karalayarak kardeşlerini
yok sayar diğerlerini
çığlıklar atar kibirlenir de
bu mudur zafer dedikleri?..

Bir kişi değil dediğim inan!
cehennem yangını çaresizliğinde
yokluk içindeki binler mi
kaybedilmiş gelecek mi
zafer dedikleri?..

Tek bir kıvılcımla büyür cehennem
kötülükler zinciri
bakla bakla olur kolye
sarılır boynuna.

Baklaları olsa da pırlantadan
kordonu altından
kaldıysa karanlıkta aklı
düzmece, yalan sevinci

bu mu zafer dedikleri?..


Arıza Adam
Ömer Dalman
13.07.2018


10 Temmuz 2018 Salı

Sadece yaşıyorum

Direniyorum der ya bazıları...
Dürüst olayım
sadece yaşıyorum
sanırım ben
dayanıyorum hiç inatsız
öylesine...

Düşman değil ki hayat
sadece acımasız
adiliyetsiz...

Ne güçlü bir mücadele
ne bir direnme
ne bir inat
oldukça sağlığım
oldukça şansım
ve ailem benimle

direnmiyorum
sadece yaşıyorum
damarlarımda beş litre kanım
öylesine...


Arıza Adam
Ömer Dalman
10.07.2018


30 Mayıs 2018 Çarşamba

Yazdıkça

Yazdıkça öğreniyorum
bildiğimi hatırlıyorum.
Yazdıkça öğretiyorum
bilgiyi paylaşıyorum.

Arınıyorum y
azdıkça
arındırıyorum.
Diz çöküyorum Yaratan karşısında
diz çöktürüyorum
anlıyorum.

Dünyaya mahsus
kelimelere bağımlılık
baktıkça görmek
duydukça dinlemek

dokundukça hissetmek.

Sabrediyorum
bırakmıyorum
yazdıkça hafifliyorum
Yaratan'a yöneliyorum

bekliyorum
Yazdıkça...


Ömer Dalman
ARZ
30.05.2018

24 Mayıs 2018 Perşembe

Yaratan'a

Sen uyursun
ben düşünürüm...

Sen dalarsın şuursuz denizlere
ben üstten bakarım
yorumlarım...

Sen hatırlamazsın
tek bir rüyanı bile
ben arşiv tutarım.

Bedeninde kalırsın sen
gündüzü beklersin
yaşadığını anlamak için.
Ben her an büyürüm.

Sen rotanı bilmeden
savrulursun rüzgarlarla.
Ben çoktan oradayım
baksan da göremezsin.

Sen cebelleşirken hayatınla
vampir gibi koşarken kan peşinde
ben kan veririm muhtaçlara.

Sen bulamazken
kaybettiğin benliğini
ben deva olurum
nice yaralılara.

Ve sen
bilmezken ne yapacağını ölümden sonra
çoktan garantiledim cennetimi
sınırlamadım kefenle kendimi
sadece teslim ettim nefesimi
Yaratan'a...


Ömer Dalman
25.05.2018


22 Mayıs 2018 Salı

Ol'mayı seviyorum

Köydeki Mehmet Ağa ve Huzur Anne, nasıl elinde az materyelle aydınlanıyorsa; ben de o doğallıkla bakmayı seviyorum güneşe.

Ömer Hayyam nasıl şarabıyla erenleri selamlıyorsa; ben de onunla kadeh tokuşturarak akmayı seviyorum alemlere.

İsimsiz halk ozanım, nasıl elinde sazıyla gönül tellerini alemlere bağlıyorsa; ben de onun müziği gibi hiçlikte olup, alemlere melodi olmayı seviyorum.

Kuranı Kerim'i kalbine basıp, tek yolda ilerleyen Hocam nasıl Allah'a yakınsa; ben de kitabı alnıma koyup, sayfalar arasında yok olmayı seviyorum.

Eğitimi yüksek Psişik Dostlarım nasıl inanılmaz teknik tanımlarla kendilerini üstlere taşıyorsa; ben de onları dost bilip, aynı satırların elinden tutarak, yıldızlara misafir olmayı seviyorum.

Her yoldan ol'mayı seviyorum.


Ömer Dalman
22.05.2017

14 Mayıs 2018 Pazartesi

Yalan değil

Sessizlikleri bilgece sükunet değil
göstermemek için cümle aleme
yedikleri naneyi
yaptıkları gerçek iyilikler değil.

Sattıkları yedi kat yabancı değil
görünmez kör keskin dişleri
midesinde saklıdır salyaları ama
bilen illa ki görür bir gün
herkes aptal değil.

Aynı kökün filizleri bir değil
çürümüş, pembeye boyar çiçeğini
sözüm ona gizler yalan gerçeğini
elbet bir gün görür elalem yüzünü
bu hep böyledir, yalan değil.


Arıza Adam
Ömer Dalman
14.05.2018

11 Mayıs 2018 Cuma

Aile

Kimine göre dev bir cevher
sonsuz bir nehir
sevgili çağlayanı 'aile'...

Kimine göre ihanet
reddedilmiş kutsallık
fesat bir kara kömür 'aile'...

Kirlenmiş bekaret
tecavüz mağduru bir çocuk
duyulmayan bir çığlık 'aile'...

Olmaz ki gözü kör kutsallık
açık olmadıkça gözler
yalansa bütün temeller
nerede kaldı o kutsal minare?..

Koymazsan ezanı gönlüne
bütün gün duysan kime ne?..
Taşımazsan o kanı muhabbetinle
neye yarar o değer verdiğin 'aile'?..

Kimine göre kararmış pırlanta
kimine göre paklanmış kömür
sahip çık ki kanına
kıyametin olmasın senin de 'aile'...


Arıza Adam
Ömer Dalman
12.05.2018

26 Nisan 2018 Perşembe

Kendinden gelen

Öğüt verdi
her kendini bilge zanneden
öne çıkmak isteyen...

Dostluk yerine
dilediler guru nişanını
asla vermedim kapılmadım.

Olamadılar yeterince çocuk
alçak gönüllü
yol önerdiler sadece
kendi imzalarıyla.

kapılmadım
yanılmadım kendimden.
Nedir ki peşinde oldukları?
Üç günlük ömürde umdukları?

Geçmemişler belli ki ötesine
kalmışlar bu kürede de ondan böyle...

Yollar önerdi
her kendini bilge zanneden
ama şuydu yanlışları:
Herkesin bilgelik yolu
sadece ve sadece
kendinden gelen...


Arıza Adam
Ömer Dalman
27.04.2018