Bir
ressama hayran olmam için; onun ille de
adı tarihe yazılmış bir dönem ustası olması gerekmez! Veya
kulağını kesip de sevgilisine zarf içinde göndermiş olması da gerekmez!
Bir
besteciye hayran olmam için; onun adının ille de
billboardlarda olması gerekmez!
Bir
yazara hayran olmam için; onun ille de
nobel ödülü almış olması veya kitaplarının
'best seller' olması gerekmez!
Dünyaya eserler vererek kendini ifade eden bir insana bağlanmam için; onun ille de toplum tarafından
'el üstünde tutulması' veya
'usta' olarak nitelendirilmiş olması gerekmez!
Ben dünyaya ve insanlara bakarken; onların bir şekilde kendi kategorisinin en üstlerine yerleştirilerek, kabul görmüş olmalarına dikkat etmem. Yeteneğin ve bunu sanat yoluyla ifade etmenin temsilcileri dünyada neredeyse sonsuz sayıdadır. Hayat şartlarının boğuculuğunda, kendi sanatsal kişiliğini bu derin dünya denizinin yüzeyine çıkartma ve yüzünü gösterme şansı olmamış
nice sanatçıların olduğunu her zaman bilirim.
Bu sanatçılar bazen şehir hayatının ruhu emen kargaşasında bizlerle çalışırlar, görüşürler, toplu taşıma araçlarına binerler ve bir yandan da arta kalan zamanlarında, iyi oldukları kulvarda ellerinden gelen en iyi
sanat eserlerini vermeye çalışırlar. Bu insanlar
sanatın isimsiz kahramanlarıdırlar.
Bu sanatçılar her gün gazetelerde ve TV'lerde yer almazlar, ama onların portforyalarına biraz olsun derinlemesine baktığınızda; ortaya, nice isim sahibi, kabul görmüş sanatçıların eserleriyle yarışan büyük eserler verdiklerine şahit olursunuz.
Aynen
insanları kategorize etme trendine kurban gitmiş,
yüzeysel metropolize insanlar gibi;
günümüzün kültürlü çevrelerinde de artık sanatçıya çoğunlukla böyle bir bakış söz konusu...
Gerçek öz değerlerden ve samimiyetten uzak bir yöneliş...
Gerçek yeteneği onurlandırma peşinde değil de; trendlerin onlara emrettiği
'suni bir önem verme' ile zamanın şartlarını yerine getiren
acımasız ve şuursuz bir bakış...
Ve tabii bununla birlikte;
yeni filizlenen sanatçıların önünün amansızca kesilmesi ve onları çileden çileye sürükleyiş...
Dünyada, sanat üzerinden markalar yaratıp, sektörleri
'o seçilmiş özneler' üzerine yükleyip, ün ve gelir akışını onlara bağlayan ve
kendi varlığını büyütmeyi bu şekilde garantileyen sistem, aslında varolma korkusu içinde olan bir avuç elitin eseridir. Böylece, zaten bir ayrıcalık olan
'sanatçı olma' olgusunu, daha da ulaşılmaza ve ünlenme zorluğuna mahkum edenler de onlar ve
bu sistemin ta kendisidir.
Benim bir yağlı boya tabloyu beğenmem için; onu ortaya koyan ressamın ille de
ülke veya dünya çapında isminin etiketlenmiş olması gerekmez! Benim için önemli olan; bir eserin,
o işin erbabının elinden çıkmış olmasıdır. Bu yüzden; sanatı dar sınırlar içine koyarak, ne kendimizi ne de sanatçıları sanatın zenginliğinden mahrum bırakmayalım.
ARIZA ADAMÖmer Dalman