11 Eylül 2010 Cumartesi

Güç ve erkekler

Hükümetlerin, partilerin, Türk Silahlı Kuvveyleri'nin, PKK'nın, resmi-gayrı resmi bütün örgüt ve kuruluşların güçlerini ve uygulamalarını gördük. Huzurumuz kaçtı, şehitler verdik, bu yollarda telef olduk, ama hala yıkılmadık ve milletçe ayaktayız Allah'a şükür.

Hortumcuların, fırsatçıların, yalakaların, yandaşların ve üçkağıtçıların güçlerini gördük, onları afişe ettik; bir şekilde yine ayakta kaldık ve mücadeleyi bırakmadık. Sonuçta kârda olan yine bu devlet, bu millet olacak inşallah.

Bunca örgütün, kuruluşun ve yollu-yolsuzların gücü karşısında karşı tedbirlerimizin tanımını yaptık ve reçetesiz kalmadık Allah'a şükür. Biz de panzehirimizi ona göre ayarlıyoruz artık; alıştık bunlara.

Ancak; bütün bu güçlerin ötesinde, daha yıkıcı, çoğu zaman çözümsüz, insanı kaosa sürükleyen ve hayatı ona kapkara, umutsuz gösteren apayrı bir güç var ki; onu hep küçümsedik ve önemsemedik. 'Onu çözüme götürelim de rahat edelim' diye akrabalarımızı sattık, doğduğumuz toprakları terkettik, şehirler değiştirdik, anamızın ak sütünü tanımaz olduk. Onun uğrunda işimizi değiştirdik, eskilerimize cephe aldık, henüz kimliği oturmamış yeni'mizi savunur olduk. İsmimize, cismimize, soyadımıza karşı geldik. Kendi tarihimizi tanımaz olduk.

Sessiz, güzellik maskesi ile perdelenmiş, ahenkli ve estetik duruşuyla bu gücün önünde hep eğilip-büküldük, dilimizi şeyimize sokup, efendilik tasladık. Eğilip-büküldükçe de daha bir kemiksizleştik.

O gücün insan üstünde ne denli yaptırımcı ve kurnazca ayartıcı olduğunu hep küçümsedik.

Nedir o güç, hala tahmin edemediniz mi?!..


Şimdi söylüyorum:

Tabii ki dırdır'ın gücü!..

Kadının, avradın, karının, eşin, sevgilinin, yavuklunun gücü!

Daha da açabilirsiniz isimlerini, farketmez. Erkeğin karşısında, yazımın başında saydığım bütün o kuruluşlar, örgütler, şahıslar ve kurumlar bir şekilde güçlüydü, ama Dırdır'ın gücü, içten içe hep yıkıcı olmadı mı onun için?.. O saydığım şahsiyetsizlikleri ortaya koymasına hep o güç neden olmadı mı?

Yıkılan kankiliklerin, dostlukların, satılan akrabaların, terkedilen eski toprakların, elden giden mevkilerin ve en önemlisi, o masumca yaşama arzusunun, umutların ve rüyaların akibeti hep o Dırdır'ın gücünden dolayı aynı olmadı mı?

Bence her erkeğin en büyük imtihanı; Dırdır karşısında gösterdiği soğukkanlılık ve direnç miktarının ne kadar olacağıdır! Bu onun eğitimidir, sınanmasıdır, takviyelendirilmesidir. Komandonun sert eğitimi gibi, Dırdır karşısında erkeğin ayakta mı kalacağı, yoksa ipleri mi elden bırakacağı, onun geleceğini belirler. Günler geçtikçe daha bir kedileşmiyorsa, daha bir yelkenlerini suya indirmiyorsa, karakterinden bir şeyler eksiltmiyorsa; erkeğin hayattaki diğer zorluklar ve güçler karşısında yıkılması mümkün değildir! Çünkü o, hayatın en güzel, ama en tehlikeli yaratığı olan Kadın karşısında en büyük sınavını vermiştir ve çeliklenmiştir!..

Dırdır'ın gücü ile sınanmakta olan bütün erkekler adına; "asla ipleri ellerinizden bırakmayın" diyorum!

Hadi rastgele!


ARIZA ADAM
Ömer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder