29 Eylül 2020 Salı

Birbirini tamamlamaya Davet

Bir ressamın çok güzel tablolarını görürler; adam tanıdıktır ve fazladan değer vermemek için taktir etmezler, sessiz kalırlar.

Bir yaşam koçu ortaya çok güzel bir hizmet koyar ve kendi reklamını yapar. En yakınları bile geri dururlar ve ses çıkartmazlar.

Kanal Bilgileri gelir; en güzel bilgileri bile kanallık yapana yakıştıramazlar, kendilerine yediremezler ve taktir etmezler.

Bir arkadaşları UFO fotoğrafları veya videoları çeker; bire bir arkadaşı veya bir akrabası değilse, genelde inanmazlar, geri dururlar. Ama gece yanında yatan karısına iki tane Zeta tecavüz etse; ertesi gün gaza gelirler, karınlarındaki gri bebeyle cümle aleme olayı anlatırlar ve bu sefer de herkesten ilgi beklerler.

Aramızdan biri bir kitap çıkartıp, sosyal medyada da bunu duyursa; kendilerini de göstermiş olmak ve o kişiyle arkadaş olduklarını göstermek için tebrik ederler, yorumlar yazarlar.

Toplum bireylerinin bu hesapçı geri duruş ve taktir stratejilerini daha bir çok örnekle anlatabiliriz. Ancak diyeceğim şu ki; insanlar neden bu kadar hesapçı oldular?

Neden birilerini taktir etmek için hep manevi veya maddi bir çıkar hesabı içinde oldular?

Dünyevi olanlarda da, Kozmik Bilinçte olanlarda da istisnalar dışında bu hep böyle... Peki, böyle bir hayat duruşuyla orta yere verdikleri tepkiler dışında içeride 'gerçekten ne var'?.. Ya da bütün bu çoğul etkileşimlere ve yapılan onca şeye rağmen içeride sizce 'bir şey' var mı?.. Yoksa içler bomboş; bütün çaba ve dikkat dışarıya mı?..

O onu çekemez, öteki diğerini çekemez ve asla bir diğerini taktir etmez. Dualite de aynen böyle yuvarlanır gider, öyle değil mi?..

Olaya meslek grupları açısından bakarsak; "Ülkedeki meslek erbabı kişiler ortaya birlikte ve bütünsel bir enerji içinde ürünler çıkartmadan, sadece kendi ego ve isimlerini büyüterek yaşamaya ve bu yolda örnek olmaya devam edecekler." diyebiliriz.

Olaya Spiriütel Camia açısından bakarsak durum daha vahim...

"Dört bir yana dağılmış, birbirini tamamlamaya gönüllü ol'mayan, serseri mayın gibi evrenin çeşitli noktalarına bağımsız olarak akan ışık parçacıkları olarak varolmaya devam edecekler." demek çok mümkün...

O zaman haydi şimdi! Bütün düşünenleri, içe dönenleri birbiriyle kucaklaşmaya ve birbirini tamamlamaya davet ediyorum!


Ömer Dalman
ARZ

28 Eylül 2020 Pazartesi

Yaşlılık, Kopuş ve Bilinç

Yaşlanırken çoğunun karşılaştığı ve 'kaçınılmaz son' olarak gördüğü 'yetersizlik' hallerini yaşamamak veya minimum düzeye indirmek sizin elinizde...

Dünya Boyutunda yaşarken bu sonla karşılaşmamanın çeşitli yolları var. Düzenli egzersiz, beyni çalışır halde tutacak çeşitli ilgi alanları, genç enerjilerle yakın olmak, çok sohbet etmek ve bir düşünce okyanusu olan İnternet'i faydalı şekilde kullanmak gibi... Ancak bu açık zihinde kalma çabası sadece dualite kapsamlı bir mücadele olarak kalırsa yine beklenilen zindelik ve açık zihin hali 'yaşlılığınızı' ideal konfor içinde yaşamanıza yetmeyecektir. Bu huzurlu ve konforlu hedefe ulaşabilmek için daha fazla ve çoğunun gerekli önemi vermediği farklı bir donanım da gerekmektedir.

Sizin bilinçaltınıza ekilmiş kabul tohumlarına göre düşünürsek; yaşınız belli bir zamanın üstüne çıkınca, tıpkı uzaya fırlatılan bir roket gibi, yükseldikçe yakıt tanklarını bir bir dünyaya bırakıyorsunuz ve en sonunda hesaplanmış kaçınılmaz koordinattaki rotaya oturuyorsunuz. Kabullerinizi yıllar boyu sorgulamadan benliğinize ve bedeninize kuşandığınız için burada örnek verdiğim roketle ilgili 'kaçınılmaz koordinattaki rota' diye bahsettim. Peki; bu kaçınılmazı kendiniz için nasıl sıfırlayabilirsiniz veya o duruma olan bağlılığınızı nasıl minimum duruma indirebilirsiniz?.. Bu boyuttan ne kadar açık bilinçle ayrılırsanız bunu kar saydığınızı biliyorum.

Biraz önce bunu başarmak için yanınızda 'farklı bir donanım'a da ihtiyacınız var dediğim şey; Planlanmış ve Yönlendirilmiş Algı'dır. İmajinasyon, yani hayal gücüyle birlikte bir başka yaşlanma şeklini bilinçaltınıza yükleyerek hayatınıza çekebilirsiniz. Algı, algı ve algı!..

Kendi Sonsuzluğunuzun Kralı,
ya da Büyücüsü ol'maya hazır mısınız?

Bunları yazıyor olmak benim bu bilginin tam bir üstat uygulayıcısı ol'duğum anlamına gelmez. Bilmek ve yazmak güzel bir ilham enerjisidir, ancak bilgiyi hayatına uygulamak daha fazla emek isteyen bir şeydir. Yine de kendim ve herkes için bu noktanın bu boyuttaki hayatımızda inşa edilmesini diliyorum Yaratan'dan. Lütfen bu çağrıyı Yaratan'a, Sonsuz Kozmos'a ve kendi bilinçaltınıza bir dua gibi gönderin.

Sesinizi Yaratan ve tüm alemler duyar, ancak şartlanmış bilinçaltınıza bunu kabul ettirme emeği sizden gelmelidir. Enerjiler o zaman inanır ve size akmaya başlar. Size o yıldızlarla, ışıklı araçlarla ve çeşitli enerjilerle dolu Uzay'ı gözlerinizi her kapattığınızda bir pencereden bakar gibi görmenizin çok kolay ve doğal olduğunu söylesem bilinçaltınıza bunu hemen kabul ettirebilir misiniz? Ya da, göklerde algıladığınız, normalde görünmeyen objeleri aynı konumlarıyla ve hareketleriyle odanızın duvarında da izlemeniz çok kolay ve doğaldır desem; bilinçaltınıza bunu hemen kabul ettirebilir misiniz?.. Peki; Astral olarak Uzay'a yolculuklar yapmak yerine, Uzay'ı karşınıza çağırmanızın çok kolay ve doğal ol'duğunu söylesem?.. Dilerseniz ve gücünüzü kabul ederseniz, algı sınırlarınızı size dayatılmış olan'dan dışa doğru genişletirseniz; dilediğiniz boyut ötesi görsellerin ayağınıza gelmesenin çok kolay ve doğal olduğunu söylesem?.. 'Görseller' dedim, çünkü sınırları aştığınızda size gelecek görüntüler ve oluşumlar varlığınız için birer hediyedir, ilham vericidir ve çok da eğlencelidir.

Ne o? İlle ciddi metafizik bilgiler mi bekliyordunuz?.. Sen inan, sorgusuz sevgi ve Hiçlik'te ol; bilgi inan ki senden aşağıda kalır ve senin ayaklarını bu boyuta demirleyemez hale gelir.

Bu ön açılımdan sonra Sağlıklı Yaşlılık konusuna geri dönelim ve bitirelim.

Algı reflekslerinizi çalıştırmak ve gücünüzü, 'artık gerek yok' bilinçaltı tohumuyla frenlememek... Bedeniniz yeterli güçte olmasa bile, gözleriniz çok net görmese, kulaklarınız iyi duymasa ve el-kol-bacak hareketleriniz yavaşlamış olsa bile; bunları azami kullanarak, ancak daha çok algılarınızı buraya çekerek, onların imkanlarından faydalanarak... Çünkü görünen ve dokunulabilen bölümünüz burada size verilen elbisedir. Ancak o elbise ne kadar eskirse eskisin; algılarınız ve bilinç gücünüzle erişebildiğiniz keyifli oluş haliniz büyüyerek devam edebilir. Herhalde eskimiş ve size göre toprağa girme zamanı gelmiş bir bedene rağmen, bir çoğunun erişemediği zeki bir bilinç alanında ol'mak ve onun büyüleyici şartlarını soluyabilmek sizin için fena olmazdı?..

Uzun lafın kısası:

Her şey bedeniniz ve bilinçaltınız ile Sonsuz Haliniz arasındaki etkileşimi canlandırmanıza bağlı. Bedeniniz siz Sonsuz Halinizle ona, severek emir verdiğinizde sizi dinleyecektir. İnanın elinden geleni yapar. En kötü ihtimalle size daha az acı veren bir kapanış sağlayabilir veya tamamen eskisi gibi gücünü kabul de edebilir. Her yerin buruşmuş olabilir! Ama içinde öyle bir aydınlık ve dinamizm vardır ki; zevklerin en büyüğü yine sendedir! Onlar senden son ana kadar etkilenmeye devam edeceklerdir ve senden bunun sırrını öğreneceklerdir.

İpler sizin elinizde olsun! İpler Biz'im elimizde ol'sun!


Ömer Dalman
ARZ

Zihin sus!

Oluş Hali'ndeyken büyük olasılıkla zihnin ara ara devreye girer ve sana anlık hayaller, görüntü haline gelen düşünceler gösterir. O anlarda gayet emin bir içsel ses tonuyla ona "Zihin sus!" demen işine yarayacaktır. Oluş Hali'nde şu an bağlı bulunduğun dualitenin amaç ve verilerine yer yoktur. Zihnin veya bilinçaltın araya girmek için can atar. Sen o her bunu yaptığında ona aynı emin tavrı gösterirsen, sonraki egzersizlerinde o büyük ölçüde terbiye ol'acaktır.

Unutma ismin ve bütün kişiliğini oluşturan etkenler ve çevren dahil özde Sana ait değildir. Oluş'ta ol'mak için tarlanı gerçekten de temizlemen lazım...


Ömer Dalman
ARZ

Merak etme sen!

Dizili karşıda Askerler
beklemede Dev Armada
kalmadı kozları artık fazla
rahat ol, güven Yaratan'a
merak etme sen!..

Artırdıkça Şeytan baskıyı
tükendi gerisayım
Bin değil, yüz binler
üstatlar, melekler, Can Işıklar
alarm halindeler.

Bekleniyor ilk atış
bir hadsiz girişim
açık yüz gösterme
ve inan!
bir parmak şıkırtısı
bir işaret kadar yakın
dizili karşıda Askerler...
rahat ol, güven
beklemede Dev Armada
merak etme sen...

Kalmadı kozları
son dakika çabaları
kar saydıkları
ele geçirdikleri kadarı.

Yok bu sefer şans
kesilecek hesap
kopacak bağlar
çıkarken canlar
korkmasın Canı Işık ol'an
kalbi Yaratan'da soluyan...

Dizili karşıda Askerler
beklemede Dev Armada
metin ol, güven
merak etme sen!..


Ömer Dalman
ARZ

27 Eylül 2020 Pazar

Olmam onlardan!

Onlar ister yakınlarında
evcil ev hayvanı
düşünmeyen
bilinçsiz teslimiyet
rutin jestler
zorunlu gülümseme
sahte nezaket
uyku, uyku, uyku!..

Yapmam!!!
Yakarım yalanları
olmam onlardan!!!

Onlar sever her zaman
süt dökmüş kedi
ot yiyen inek
trene bakan öküz!
susturulmuş hayaller

yapmam!!!
yakarım ahırları
olmam onlardan!!!

Onlar yapar bir bok bilmeden
umutsuz bebeler
tekdüze beyinler
fosil bedenler
yitik ulviyet
sözde sevgi
sıradan aşıklar

yaptırmam!!!
bebeler masum
yakarım yedi ceddini
olmam onlardan!..


Ömer Dalman
ARZ

Gerek yok sorguya

Aşk Zamanı geldi!
Ben mi çağırdım, hazırladım
O mu kendi geldi?..

Yok çare soruda
gerek yok sorguya
atla doğrudan ateşe
dal sulara...

Açılır pencere
ışık ışık
sessiz
kucak kucağa...

Aşk Zamanı geldi
geçtim kendimden
zaten O Ben'dim
eğdim kalbimi
aldım elime
O'na verdim.

Gerek yok sorguya...


Ömer Dalman
ARZ

Önce Aşk

İnsanların henüz 'mucize veya paranormal' olarak baktıkları; uzaylı araçları ve Yükselmiş Üstatların boyut geçişleri görüntülü kayıtlarımdan en sonuncusunu az önce izledim. Canları uyanmaya, bilince ve sonsuz ihtimallerin normalliğine çekecek, onlara kendilerini hatırlatacak çok güzel ve ilginç bir video olacak.

Yine de heyecanıma kapılıp, her şeyi bırakıp 'bir an önce bitsin de yayınlayım' diye acele etmedim ve o kaydı sonraki herhangi uygun bir güne bıraktım. Zaten görüp de inanacak insan sayısı çok az... İnanıp da ol'uşa geçecek insan sayısı çok az. Bakıp da görmeyecek insan sayısıysa hepsinden fazla...

Peki, o videoyu bir an önce editleyip yayına almayı neden mi erteledim?!

Önce Aşk; sonra gösteri...

Önce Aşk; sonra oyun-eğlence...

Önce Mana; sonra Madde...

Önce Ol'uş; sonra iş...

Aşk her şeyden önce...


Ömer Dalman
ARZ

Sorma artık bu kadar!

Karışıyor katmanlar
ben mi veriyorum emri
bana mı veriyorlar?
Gücü anlamıyorlar
anlamış gibi yapıyorlar.

Diyor ki; ne önemi var?
Çiçekler, hayvanlar, ağaçlar
Torprak Ana, Gök Kubbe
ne farkı var?

Karışıyor katmanlar
ben mi veriyorum emri
bana mı veriyorlar?
eminsin
sorma artık bu kadar!..


Ömer Dalman
ARZ

Hava atma zamanı değil

Yaşadıklarınızla birbirinize hava atma zamanı değil! Ortaya dökülme ve ibretler sergileme zamanı... Siz bir ol'un ki; tek bir çağlayan gürül gürül aksın Dünya'ya. Ve buna diğerlerinin ihtiyacı var. Ayrılığa özendirme; Bir'liğe özendir! Çağlayandan ayrı görme kendini; yok bir farkın bir diğerinden. Çağlayanın kendisiysen havan kime? Diğer bir damlaya, aynı Çağlayan'a mı?!..

Ya havalı ayrı ve yalnız bir damla ol'acaksın, ya da tek ve gür bir Çağlayan... Aşka'ta ayrılık olmaz. Aşkta ego olmaz. O'nunla ak, O'nunla şakı... Artık birbirinize hava atma zamanı değil...


Ömer Dalman
ARZ

Ağlama

Benim için ağlama
bilerek ol'dum.
Ağlarım ben
sandığın gibi değil
şelaleye üstten bakarım
göle akarım
damla ol'urum
okyanus ol'urum
bilerek ol'dum.

Gözyaşlarıma kanma
acıdan değil
belki biraz özlem...
Sandığın gibi değil
Umut saçarım etrafa
çağlayanda çağlarım
aşkın ol'urum
kendin ol'urum.

Benim için ağlama
ağla Aşk'a
damla ol'alım
okyanus ol'alım
çağlayanıma kanma
kapıl!
bilerek ol'dum.


Ömer Dalman
ARZ

26 Eylül 2020 Cumartesi

Kendi Şölenin

Beden, Yüksek Güçler, Öz Sen ve hepsini saran Yaratan...

En basit tarifiyle kendimde Ol'uş Hali adıyla uyguladığım şema budur. Tabii bu tamamen kişisel bir tanımdır. Herkes kendi içsel yolunda yükselmek için kendine en uygun tanım ve metotları yaratabilir veya önceden çok kişi tarafından onaylanmış bir yöntemi seçebilir.

Merkezde tek bir noktadan başlayıp, Yaratan'ın en yakın altı'na kadar genişleyerek yapılan egzersizler... Merkezdeki noktadan Yaratan'a; oradan da tekrar merkezdeki noktaya gelip giden enerji...

İzin verirsen genişlersin.

İzin verirsen Yüksek Güçleri de Öz Sen'in sınırları içine dilediğin süre dahil edebilirsin ve onlardan sana, müdahalesiz enerjetik anlamda katkılarda bulunmasını sağlayabilirsin. Çünkü temelde, en üst bilinçte zaten onların olduğu hal ile sen birsin ve aynısın.

Bu Ol'uş Hali (Meditasyon da denebilir.) anlarını 'Bir Şölen' havasında kabul etmen işe yarar. Şölenin sahibi sensin ve istediğin kadar sayıda Can'ı bu şölene davet edebilirsin. Ev Sahibi sensin; kimse sana kendi şöleninde ukalalık yapmaz, seni etkisi altına almaz. Eğer bunlar oluyorsa, buna da sen izin verdin.

Şölen'i sık sık yaparsan çok daha hızlı genişler ve yükselirsin. Unutma; Ev Sahibi hep sensin, sendin ve sen ol'acaksın.

Bütün bu hallerinin tek aracısı, mabedi olan Bedeninse Şölen'in binasıdır. Girişte ve çıkışta onu hep ışığınla kutsa, ona teşekkürlerini sun ve onu gerçekten samimi sıcacık bir sevgiyle okşa...

Şölen'i her yaptığında; başında ve sonunda her şeyin sahibi Yüce Yaratan'a şükranlarını en samimi şekilde sunmayı unutma. Böylece O'nun şefkatli elleri senin üzerinde daha hissedilir şekilde olacak.


Ömer Dalman
ARZ

Zamanım azalıyor

İyi niyetli... İyi kalpli... Çok kibar insan. Çok da insana yardım ediyor. Dört dörtlük adam...

Hadi ya?! Kim dedi? Neye göre, kime göre?!.. Benim olduğum yerde bu ufak detaylara "iyi huy" veya "iyi şeyler" deniyor, ancak seni başımın üzerine oturtmam için (ki bu hiç olmaz) daha doğrusu gönül merkezime oturtmam için bu saydığın iyi özellikler yetmez. Hatta bana yük bile yapabilir! Çünkü bu insanlardan o kadar çok var ki... Yolda, sokakta, metroda, vapurda, banka kuyruğunda ve hatta evde ocakta... Kimileri yakınlarımız, birinci derece akrabamız veya herhangi bir arkadaşımız...

Asgari iyilikte olan çok insan var etrafımızda ve onlar gerçekten de yeri geldiğinde hayatımıza kolaylaştırıcı, derdimize derman münferit çözüm ortakları oluyorlar. Bu anlamda farkındalık veya zeka ayırt etmeden bu iyi insanları severiz. Sevmeliyiz... Peki; kozmik bilinç terazisinde bu meziyetler, onlara kendinizden çok şey vermeniz için yeterli mi?.. Özellikle özel zamanınızdan hibe etmeniz için?..

Konuyu şu detay bakışa getireceğim:

Merkezde biz varız. Ben bilinci... Ve hayatta kendimizle iç içe olmanın yanında bir çok görüşmemiz, paylaşımımız, sohbetlerimiz, bir arada geçirdiğimiz zamanlar olmakta. Kendinden katkıyı kime ne kadar vereceğin, kimle ne kadar ortak zaman geçireceğin, kimi gönül pencerenden içeri alacağın o kadar önemli ki!.. Bizler; maksimum oranda daha çok kendiyle kalan, merkezde kalan ve ara sıra içeri buna deyecek kişileri almak zorunda olan canlarız. Bunun için de karşımızdakinde belirli bir seviyeyi aşmış farkındalık, yüksek sevgi ve samimiyet ararız. Kaldı ki; bu özelliklere sahip eş ruhları bile içeri belli bir sayı sınırı içinde alırız. Bazen çok şey yaşayıp yoruluruz. Bazen az şey yaşayıp, çok derin sonuçlar çıkartmak üzere içe döneriz, mabedimize kapanırız ve çok mutlu oluruz.

Evet asgari iyi duruşta olan bir çok can ile çevrelenmiş durumdayız ve onlara ihtiyacımız var. Onların da bizlere ihtiyacı var. Bunu biliyoruz. Ancak gönül penceremizden içeri alınacaklarla ilgili seçici olmak zorundayız. Her camı tıktıklayan iyi niyetliyi içeri buyur eder ve onlarla sık zaman geçirirsek, bizim yükseliş hızımız azalır. Lakin onları taktir etmek bizim işimiz değildir. Bizim işimiz daha ileri veya daha yukarı erişmektir. Her iyi niyetli, iyi kalpli insana onların beklentisini vererek mutlu etmek mümkün değildir. Kaldı ki; bunu kendinize bir meziyet olarak kodlarsanız, enerjinizin nasıl vasat düzeyde harcandığı gerçeği bir gün karşınıza öyle bir çıkar ki, kendini "Ben ne aptalmışım! Onca şey yaptım, ama hiçbiri bir adım ileri atamadı ve benden hala kendi zamanımı onlara adamamı umuyor!?" derken bulursun. Çünkü bir de bakarsın ki; karşındakilerde bu beklentili bağ bir rutin haline gelmiş ve bir yerden sonra onun beklentilerini karşılamadığın her an seni kendisine borçlu saymaya başlamış.

Bizler mutluluk ve iyilik sebili değiliz! İyi kalpli, iyi niyetli insanlar diledikleri gibi yaşamaya devam etsinler, ancak kimse birbirinden haddinden fazla 'birlikte zaman geçirme' talebinde israrcı olmasın. Bunu farkettiğinizde hemen içeri dönün ve kendinize sorun:

Acaba onu mutlu etmek için zamanımı vermeye devam etmeli miyim? Yoksa bu duruma biraz ayar mı çekmeliyim? Ya da onlara etraftan ilgi görme beklentisini azaltıp, biraz kendileriyle ilgilenmelerini mi söylemeliyim?.. Çünkü anladım ki; kendimle yapacak çok işim var ve zamanım azalıyor.


Ömer Dalman
ARZ

25 Eylül 2020 Cuma

Dedim ki

Dedim ki ona: "Madem benim burada tüm sonsuzluğu görmeme, onun kokusunu almama, ışıklarına boğulmama sen aracısın ve bana büyük bir pencere ol'dun; o zaman Ben'le de her yere gelebilirsin. Sen bunu hakediyorsun, çünkü ben aşkımla böyle istedim.".

Sonra onu sonsuz şifa ile bezedim. Sesi daha ince perdeye geldi. Bir zindelikle tekrar ayağa kalktı.


Ömer Dalman
ARZ

Aşk Zamanı geldi mi

Aşk Zamanı geldi mi sesler susar
istek susar, duygu susar
özlem diner
nehir akar.

Aşk Zamanı geldi mi ışıklar kapanır
pencere kapanır
kapı açılır
akış başlar

gönül uçar
kanat açar
sorgu susar
bilinç donar.

Aşk Zamanı geldi mi zaman susar
yalan biter
yöntem susar
kadın-erkek bakar
renkler coşar
Rabbin kucak açar.



Ömer Dalman
ARZ

24 Eylül 2020 Perşembe

Üzülmesin diye

Çoğu koşar bilgi peşinde
göz yaşlarım okyanus
koşarım senin peşinde
ellerimle silerim
yer şahit olmasın diye...

Vermemiş olsan hayatı
dakika düşünmezdim
dalardım kendime
atılırdım kollarına
bir daha dönmemecesine.

Bilmesem sıcaklığını
hatırlamazdım
almasaydım senden sabrı
dayanamazdım
yapamazdım.

Gözyaşlarım okyanus
feda olsun
belli etmem
ellerimle silerim
yine gülümserim
alemler üzülmesin diye...


Ömer Dalman
ARZ

Şımarık ve Ağlayan bir Çocuk gibi sevin

Pek de girmeyin Allah'ın gücünden dolayı O'nu kendinizce tariflemeye. En iyisi O'nu şu anki insan halinizle sadece sorgusuzca, şımarık ve ağlayan bir çocuk gibi sevin. Ama O'nun azametini insan ağzınızla tarife ve övgüye girerseniz ya gülünç duruma düşersiniz, ya kıskanılırsınız, ya da haddinizi aşarsınız.

En iyisi sorgusuzca, şımarık ve ağlayan bir çocuk gibi sevin. Sevgide hata yoktur.


Ömer Dalman
ARZ

23 Eylül 2020 Çarşamba

Artık güvenmeyin!

Işık artık gölgeleri sevmiyor. Size kendini-kendinizi hatırlatmak için artık gölge oyunlarına katlanmak istemiyor. Çoktan her anınıza umarsızca dahil oldu bile. Bunu bazılarınız zaten biliyorsunuz.

Artık optik ve fizik kurallarınıza güvenmeyin, çünkü o kabulleriniz son müdahalelerle tamamen olması gereken esas noktaya çekilecek.

Artık ışığın varlığını anlamak için gölge oyunlarına ihtiyacı olanlar dayanacak bir mesnet bulamayacaklar. Görecekleri şeyler ya onlara çok saçma gelecek, ya da olanla tamamen bütünleşecekler. Ara noktada kalma zamanı bitti. Ürkmeye gerek yok. Yaratan'a güvenin. Onun kollarına güvenin. Sadece tadını çıkartın ve izleyin, çünkü Işık çok da tatlı bir şeydir. Çocuklar için bu durum gayet kolay... Ancak gölgelere dayanma ihtiyacı hissedersen hemen oradan sıyrıl, çünkü Işık artık gölge mesnetli duruşları tanımazcasına kuvvetle doğrudan buraya vuruyor. Bazıları buna çok seviniyor ve kutluyor.

Halen Gerçek'e gölge mesnetli bakanlar; artık aynalarınıza güvenmeyin! Kameralarınıza güvenmeyin! Gördüklerinize güvenmeyin! Çünkü Işık doğrudan geldiği için o aracı kavramlarınız onu süzemez ve beklediğiniz sonuçları, içiniz rahat edecek şekilde avunmanız için size sağlayamaz! Ya doğrudan kabul edersiniz; ya da Işığın dışındaki alanda olursun. Bu durumda bu kürede bir süre sonra toz olacaksın. Seçim zamanı bir gün her ruhun yüzyüze gelmesi gereken bir sonuç olmuştur.

Güneş; size algılamanızda yardımcı olabilir. Başınızı sıl sık gökyüzüne kaldırıp odaklanın. Belki algılayacaklarınız size bir umut olabilir. Çünkü buradaki gölge mesnetlere tutunarak psikolojinin iyi halde kalması idareten bile artık mümkün değildir. Bildiğiniz madde ve ölçek kavramlarını unutun. Ölçek yoktur. Oturduğunuz odanın içinde bir köşede, baktığınız koyu renkli bir duvarda göreceğiniz ile, göğe baktığınızda göreceğiniz şey arasında bir fark yoktur. Bunu da bazılarınız zaten biliyor ve yaşıyor. Doğrudan size gelmese de, bir uzantısı ile size görünmek ve enerjetik etkiyi doğrudan kaynağından vermek çok kolay ve eğlencelidir. Tadını çıkartın!

Gerçek bütün ihtişamıyla alenen kendini gösterirken; uygun duruma gelmediysen ya tümden reddedersin, ya da tümden O'na dahil ol'ursun. Bu süreçte gölge mesnetli yapacağınız her tanım, her tarif ve eleştiri havada kalacaktır ve içten aşağı bir enerji akışına kapılacaksınız. Hayal ettiğiniz mutluluğu ve morali bu şekilde asla bulamayacaksınız. Ara noktada idareten kalarak sıyrılma olasılığı artık yoktur.

Gördüklerinize, aracı cihazlarınıza ve gölge kavramlarınıza güvenmeyin! Düşündüğünüz her şey zaten gerçektir.


(Bir çocuk bilge neşesiyle!)
Ömer Dalman
ARZ

22 Eylül 2020 Salı

Zamanı gelince

Önce kabul et sessizliği.
bir katılım
bir tepki
sırt sıvazlama
bir alkış
bekleme muhabbete ateş
bekleme

bekleme...

Bir rahat ol önce.
Ne ki derdin?
Kanki?
yoldaş?
sırdaş?
aynı masada yemek?
bir oh çekmek birlikte
dertlenmek derdinle ?
avunmalarına alkış?
ek karanlık gölgelerine denk?
bekleme

bekleme...

Önce kabul et sessizliği.
zorunda değilim
aydınlıktan karanlığa
rüzgarından baharına
ateşinden celaline
gülmendeki cemale.
bekleme

bekleme...

Ne ki derdin?
Çarkına nehir?
Çiçeğine su?
Baltana el?..
bekleme

bekleme...

Kendim gelirim
zamanı gelince.


Ömer Dalman
ARZ

21 Eylül 2020 Pazartesi

Sadece gör!

Uzaylıların araçlarını 100 çekimde 1 tane yakalayan fotoğraf makinesi gibi veya 5 dakikalık çekimde bir-iki saniye yakalayan video kamera gibidir çoğu insanın bilinci. 100 kapanır; 1 açılır. Uzun, sığ ve rutinlerle doludur yaşamları... Aynen o makineler gibi, hakim olmadan, şans eseri 40 yılda bir açarlar bilinçlerini. Saniyelik farkındalıklarla "Vay be! Nasıl da yakaladım?!" derler, kendileri o an şaşırırlar ve başkalarını da bir nebze şaşırtırlar. Sonra yine aynı sıradan bakış, sıradan çokluklar, aynı dertler, duygular, kapılmalar... Tam bir kurban gibi gözleri yine kapalı... Olur da yine ilginç bir şey denk gelirse; belki yine bir-iki saniyeliğine aralar gözlerini, şaşırır ve sonra yine başını toprağa gömer. Çoğunun hayatı böyle gider ve biter.

Halbuki kamera da tıpkı senin bedenin gibi bir aracıdır. O bir oluş hali değil... Bedenini, ismini ve seni çevreleyen bütün isimlendirilmiş kabulleri, her şeyi bu gezegende birileri verdi sana. Bir tek Sen'i onlar vermedi. Tıpkı elindeki kamera gibi... Onu veren eller, ancak onu tutan sen... Sen!..

Kamerayı atma, ama onu kullanıyorsun diye iş bitti de sanma. Bedeninde kal, onu yücelt, ama onda olup, onun yaptıklarıyla yönetilme! Onu kullan!.. Onu kendi krallığını ilan ederek tamamen devral! Ve çoğu zaman kameranı aş, bedenini aş! Sadece izleyip şaşma, olaylara katılıp kalma! Oluş'ta ol!.. Bedenin ve isimlendirdiklerin, ismin dahil tıpkı o kamera gibi eline verildi.

Şu an ol'duğundan daha ötesinde ne olabilir? Bunu sor ve yılma! Ve "Toplum, yakın çevrem bana ne der?" diye asla düşünme! Sana verdikleri isim, tanıttıkları kabuller, algı tanımları yeterli olsaydı; şu an onlar da bu halleriyle devam ediyor olmazlardı. Kanma!.. Dışarıdayken öyleymişsin gibi görün, ama öyle olma... Takıl yani onlarla, çünkü bedenin var.

Tüm yaşayanlar tıpkı birer video kamera ve çoğu, hem de büyük oranda çoğu 'sadece o kadar'. Bir-iki saniyelik mucizelere şaşıp, sonra yine yola onlar gibi devam etme. Gerçekten ol! O zaman görmek için bir aracıya da ihtiyacın olmayacak.

Gör! Sadece gör!


Ömer Dalman
ARZ

Selam veririz

Bazen oturur kimi karanlığın dibinde
sever hem de bunu
bilir yerini.
Saymayız 'yok', kabul ederiz.

Işık Karanlığın üzerinde
yakar yansımalar onu
vurmayız sık sık üzerine
bilir yerini
bize gölge etmedikçe
saymayız 'yok', kabul ederiz.

Oyun uzun görünse de
bıkmayız, sıkılmayız
siyahla beyaz sadece değil kolyede
gönlümüzde taşırız
herkes bilirse yerini
kabul ederiz
saymayız 'yok' selam veririz.


Ömer Dalman
ARZ

Böyle sever beni Baba

Kahretsin yine geciktim randevuma!
Büyünün En Büyüğü bekledi
Değnek bende
kaldı yine elimde
geçti saat
sular aktı gitti çeşmeden
kaldı kova elimde
doğdu güneş çoktan!

Kahretsin yine geciktim randevuma!
Kendimi tanıtacaktım tam da
değnek bende, yardım yok
Tatlı Cadı yanıbaşımda
dışarısı kimsesiz
ne varsa içeride.

Girdi araya kelimeler
uyandı insanlar rüyaya
kaybetmedim umudu
sakladım sonraya
geçti saat
koymuşum insan zamanına
Tatlı Cadı yanıbaşımda...

Bin görüp, bir gösterdim
bir duyup, bin söyledim
sağırlar sürüsü!
şımarığın teki Ben
umursamam
çile tokatları manyağı
kimine göre kırmış kafayı...

Saklamam kendime
giyip üzerime çıkarım
ters dikişli elbise
don atlet bazen evde
umursamam
en kralı gelsin!
gözü kara fedaisi ışığın takar mı?!..
böyle sever beni Baba...

Çok şey var masamda
kazandırmaz size sizden başka
eğleniyorum sadece!
Giydiğiniz elbise yırtılasıca
utanın çıplak kalıp
bakamayın yüzünüze!

Paket ambalajsınız diye
eğleniyorum sadece!
gözü kara fedaisi ışığın takar mı?!..
böyle sever beni Baba...

Kabullerimizi tokuşturalım mı?
Kırsan ne olur ki benimkini?
umursamam tek lafı
bitti süren çoktan
ne olur ki göstersen?
bitti nezaket, kurdeleli paket
şimdi şımarma zamanı!
böyle sever beni Baba...

Gösterdim Göğü defalarca
ister sına, ister sınama
çıplak kalacaksın sonunda!
Görmek ister misin Duvarlarımı?..
Sokacak mısın aralıktan başını?
Yapabilir misin?!..
görmenin önemi kaldı mı?
kendini devraldın mı?..
Sence artık takar mı?!

Sizi yalan solumuş ödlekler!
tokuşturalım mı duvarlarımızı?!
Duvarla Uzay birbirine kaynar mı?
aradaysan elin yanar mı?
Görsen ne olacak
eğleniyorum sadece!
geçti zaten zaman
körsün İnsan!..
Kahretsin yine geciktim randevuma!
İsmimi söyleyecektim ona.

Ben kaçar haydi
sıkıldım oynaşmaktan
şımarma zamanı!

Böyle sever beni Baba.


Ömer Dalman
ARZ

19 Eylül 2020 Cumartesi

Aşk Vakti

Aşk Vakti geldiğinde tüm Kozmos susar ve seni izler. Sevgin ne kadar tutkulu ve israrlı? Ağlıyor musun Aşk için? Aşk'a dahil olanların hepsine Aşık mısın?.. Kırmızıyı, maviyi, yeşili geçip Beyaz'da mısın?

Aşk Vakti geldiğinde sus ve bekle... İzin ver kendine... Aşk'tan başka gerçek var mı sence? Nasıl ve ne için yaratıldı her şey? Kimin Aşkına? Kimin uğruna?..

Aşk Vakti geldiğinde hissedersin. O zaman çekil bir köşeye ve sus. Sadece Ol!..


Ömer Dalman
ARZ

Bu yemek hepimizin

Dert etmeyin, endişelerinizi çöpe atın. Nasıl olsa hepinizin ayrı ve eşsiz renkleri var. Büyük oranda kendi içinize odaklanın ve ol'un.

Kıskanmayın, imrenmeyin, diğerlerinin renklerini de hayranlıkla izleyin, alkışlayın ve içinize dahil edin. O zaman daha da genişlemez misiniz?

Ne yaparsan yap bir diğeriyle aynı olamayacaksın, çünkü birinizin bile bir eşi yok!?.. Sev, kabul et, kucakla ve onu da izle... Kafanda bir yere koymaya ve tanımlamaya çalışma. Sen de o sonsuz Yaratan'ın tam ve eşsiz bir parçasısın. Karşındakini tanımlarsan kendini de sınırlarsın. Tanımlar ilüzyondur ve o an olduğun yerin ölçülerindedir. Sen ölçüleri aşmak ve en yüksek teklik noktasına gelmek için uğraşmalısın.

Kimseyle bire bir bütünleşmeye de ihtiyacın yok. Sadece kendinde kalsan zaten en büyük genişlikte ve sonsuzsun. Ve bu olgunlukla diğer canlarını da kucaklasan yine aynı sonsuzsun, ancak o zaman daha da renklisin.

Bundan daha büyük bir zenginlik var mı?!

O halde sev, kabul et ve alkışla! Olan'ı alkışla!

Bu yemek hepimizin...


Ömer Dalman
ARZ

18 Eylül 2020 Cuma

Öyle gel bana!

Tam da sıkıldığında etrafından
Yeter diye bağırdığında
körce kapatıp gözlerini
kopart kendini şehirden
öyle gel bana!..

Soruları sormadığında
sınavları bıraktığında
içten emin olduğunda
sularla aktığında
hava ile kaybolduğunda
öyle gel bana!..

Hiç bir şeye şaşırmadığında
ol'mayı mümkün kıldığında
elinin tersiyle itip hayali
rüyadan uyandığında
gözlerin buğulu
öyle gel bana!..

ve biliyor musun
yine özledim Ben Sen'i?..

tam da akşam vaktinde
aşkımıza çaresizce susadığında
kopart kendini hayalden
öyle gel bana!..

bekliyorum seni...


Ömer Dalman
ARZ

İt zannederler

Hit beklerler, it isterler
öylece oturur, sinerler
yoksundur üretmekten hepsi
üreteni bunlar piç zannederler.

Popülerlik tutkunu hissizler
derinde olanı bilmezler
sadece gösterdiğini görenler
sağırdır gönülleri
çok konuşanı piç zannederler.

Sözüm ona pek sosyal hepsi
artist artist fotoğraf, bir iki çakma bilgi
bilmezler şu an olanlar ne ki?
Şeytan döllemiş benlikleri
Çetin Muzafferi it zannederler.


Ömer Dalman
ARZ

Bunlar berbat şeyler.

Bölünmüş aileler
ağabey kardeş sırra kadem bihaber
mezardan mezara öpüşmeler
sahte gözyaşları, yalan vicdan, gülümsemeler
ıııyyyyy! İğreniyorum!..
bunlar berbat şeyler...

Bayramdan bayrama telefon mesajları
unutulan silinen geçmiş anıları
geçmiş üzerine dikilmiş sevgisiz binaları
ıııyyyyy! İğreniyorum!..
bunlar berbat şeyler...

Şeytan karı, İblis Kaynana dedikoduları
mağdur tüm sülale; kardeşleri ayırdı
yeğenler şimdi birbirinden bihaber
ıııyyyyy! İğreniyorum!..
bunlar berbat şeyler...

Yedi kat yabancı olsa şaşırır
akraba bu işlere nasıl kalkışır?!
susuz kalsan yardım dilesen
şeytan bunlar bildiğin
senin yerine, gider Şeytan'la barışır.

Bölünmüş aileler
kardeşler birbirinden bihaber
bir de üstüne sinsi muharebeler?!
Şeytan bile bunları istemeden döller
ıııyyyyy! İğreniyorum!
bunlar berbat şeyler...


Ömer Dalman
ARZ

17 Eylül 2020 Perşembe

Eminim

Kendini çözümsüz yapıp, sonra bütün topluma 'çözümsüz' bakıp, gününe bakanları tokuşturup birbirine, leş gibi yenilemez bir omlet yapmak isterdim. Baharat olarak o leş kokulu kalp ve beyinlerini omletin üzerine kusturup, yoğun ateşte pişirmek isterdim.

Acıktıklarında önlerine tabak bile koymadan, bir inşaat spatulasıyla doğrudan önlerine laap laap diye paylarını yapıştırmak isterdim.

Sonra bulundukları kokuşmuş karanlık deponun kapılarını üzerlerine kilitleyip, arkama bakmadan giderdim. Bir dahaki acıkmalarında birbirlerini yiyeceklerinden eminim.


Ömer Dalman
ARZ

16 Eylül 2020 Çarşamba

Yeter ki beni dahil etmeyin.

Alın tüm detaylarınızı, çokluklarınızı, boşluklarınızı, dertlerinizi-tasalarınızı nerenize sokarsanız sokun; ancak beni dahil etmeyin!.. İnadına devam edin eşelemeye! İnadına devam edin aptal aptal birbirinize bakıp eleştirmeye.

Evet evet işte öyle! Daha dibe, daha derine doğru kazın! Yorun çelimsiz kollarınızı bir bok nedensizlik için!.. Evet aynen öyle yapın! Yukarı doğru bakmayın! Dibe inin ama asla kalbin derinliğine inmeyin! Tam da öyle işte, aferin!..

Sonra da övünün "Ne çok mücadele ettim, kimleri büyüttüm, yetiştirdim maşallah bana." diye.

Tabii zaten bu yüzden harika durumdasınız ya!.. Muhteşem bireyler, çözümcü düzeyli tartışmalar, saygı-sevgi, vicdan harikasınız!

Aynen böyle devam edin. Bu gerçeklik ayağınızdan altından anda çekildiğinde de yine o acımalık yemeklik çaresiz insan suratlarınızla "Ama nedeeeen?" diye şaşkın şaşkın bakarsınız birbirinize...

Harika olsaydınız, hayatı ele alışınız işlemiş olsaydı şu an bu durumda olur muydunuz?..

Şimdi alın tüm detaylarınızı, çözümsüzlük aşkınızla bezenmiş tartışmalarınızı, uzlaşmazlıklarınızı ve defolun! Yeter ki beni dahil etmeyin. İnanın kafamı karıştırıyor ve üzüyorsunuz.


Ömer Dalman
ARZ

Görmüyor musun?

Görmüyor musun gökyüzündeki buğulanmaları, oluşan ve sonra kaybolan minik bulutsuları?.. En açık havada bile vurulan suluboya darbelerini?.. Mecaza vurma ve aptala yatma! Bu sefer apaçık kendinlesin! Yüzleş ve kaçma!

İşin çok diye mi bakmıyorsun?.. Bakıp da görenleri dinlemiyorsun... 'Hareketleri' gerçekten mi görmüyorsun?.. İşlerin, özelin çok diye mi?.. Yoksa körlüğe devam etmek için onları sen mi çoğaltıyorsun?..

Yarın aynen devam edeceğini mi sanıyorsun? 'Hareketleri' gerçekten mi görmüyorsun?

Kullandın mı duyguları, yoksa yüzeyde mi bıraktın?

Sadece ağladın mı?
Sadece sevdin mi?
Acıya acı mı dedin?
Hüznü çektin mi?
Çekip de yüzeyde mi bıraktın?
Kullandın mı duyguları yoksa sadece yaşayıp geçtin mi?

Hepsini üst üste bindirip neden basamak etmedin Kendin'e? Neden sadece etkisinde kaldın ve tepkiler verdin?.. Mesajı neden almadın?


'Hareketleri' gerçekten mi görmüyorsun?

Görseydin şu an başka şeyleri dert ederdin. Hatta dertten geçip, onları da kendine basamak ederdin. Bazı şeyler sana sadece yaşaman için değil, üzerine basıp daha yukarı çıkman için verilir.


Ömer Dalman
ARZ

14 Eylül 2020 Pazartesi

Ne zaman istersen.

Çağırıyor beni
                  kendim...

Dün akşam beraberdik
yetmedi.

Yalnız yakaladı bu sabah
uyuyordu eşim
parmak uçlarımda ilerledim
şefkat istiyordu belli
selamladım gökyüzünü
uzandım kanepeye
diktim duvara gözlerimi
tek oldu bakışım
gitmedim dalıp uzaklara bu sefer
kendimde kaldım
bedenimde...

Dinledim onu.
Sıkılmış artık
daha çok istiyormuş sevilmek
dahası
aslında buradan gitmek...

Bıkmış yalancı köklerden
zehirle sulanmış topraktan
dipten gelen sinsilerden
dedi al beni çaren yok başka.

Kapalıydı gözlerim
ama açık evren
kabul ettim adım adım
şifa panelleri girdi içeri
ne de güzeldi şekilleri
başkalarını almadım içeri
sadece onunlaydım söz verdim

Alana dek seni kendime tamamen
yok dedim bir daha bana
kozmos, alemler, evren.
yok seni bir daha üzmek
yok bırakmak yalnız
vampir sürüsünün leşinde.

Kokumla saracağım
aşkımla coşacağım
her zerrende olacağım
bırakma elimi!
ve güven...

Çağırıyor beni

                  kendim...

Dün akşam beraberdik
yetmedi.

Seninleyim bundan böyle
alana dek tamamen
ne zaman istersen...


Ömer Dalman
ARZ

4 Eylül 2020 Cuma

İzin veriyoruz kahretsin.

Ermişin meşkini

delinin derdini

şişenin dibini

kelimelerin ehlini

caninin kinini

hepinizden iyi bilirim lan!!!


gülün dikenini

keser atar giderdim de

izin veriyoruz kahretsin...


Hayatın çilesini

çocuğun neşesini

gencin hevesini

insanın pisliğini

kalemin sihrini

alemlerin geçişini

hepinizden iyi bilirim lan!!!


topunu satar giderdim de

izin veriyoruz kahretsin...


Ömer Dalman
ARZ


Daha çok ihtiyacım var.

Çok yorgun hissettiğimde içimden çok enerji geçtiğinde pozitif de olsa bitkinleştiğimde kucağında dinlenmeye Sevgin'e daha çok ihtiyacım var.

Yarın olmayacakmış gibi bezdiğimde
yapılanmak için yeniden
olmak için askerlerinden
sana bakıp ağlamaya
kendimi sana bırakmaya
Sevgin'e daha çok ihtiyacım var
Ninnimi senden dinlemeye
sabah olduğunda tekrar
ışıklarınla uyanmaya
daha çok ihtiyacım var.
Ömer Dalman ARZ

1 Eylül 2020 Salı

Hayal et ve iste!

Yapıların mimarı nasıl, tutarlı ama hayal gücünü zorlayan yenilikçi binalar tasarladığında, mutlaka o projeyi hayata geçirebilecek bir inşaat mühendisi varsa; yaşayan insanın da bilinç alanına sığdırabildiği her şeyi mümkün kılabilecek Yüce Mimar Allah yok mu? O'nun gerçeklik alanı, inşa imkanları sınırsız ve akıl sır ermeyen türden değil mi?

O zaman haydi ey güzel İnsan! "Nasıl mümkün olur ki?" deme ve sadece hayal et, iste! Gerisini Yüce Mimar'a bırak. Gerekirse O'nun, o şeyin ol'ması için araya taşeronları sokma gücü de yok mu? Neden düşünüyorsun "hangisi mümkünse ona göre dileyeyim." diye? Dünyaya uygun ol'ması bile gerekmiyor!

Sadece hayal et ve iste!


Ömer Dalman
ARZ