10 Nisan 2019 Çarşamba

Borç ödemekle

Affetmeye çalışıyorum. Her gün yüzümü zemzemle yıkıyorum. Allah'a dualar ediyor, ruhumu arındırıyorum. Ama öyle bir küstahlık, yalan ve tehditle geliyor ki üstüme... Çıkartıyorum dişlerimi, kusuyorum alevimi yüzüne... Yılmıyor, almıyor alttan, hatalarını bile malediyor benliğime...

Açamaz oldum ağzımı, gıybetle yakıyor adamlığımı.

Sustuğumda korkak diyor; maşa ile geliyor üstüme.

Cam-çerçeve durmuyor yerinde. Tutunca kollarını, sıkınca durulsun diye; dövdü diyor elaleme!?..

Katman farkı dedim defalarca kendisine. Düşman kesildi hepten hiçliğime. Rabbimi almaz ağzına tek bir kelime. Herkes seviyor der beni, sığınır yandan çakma garip bir bilgeliğe...

Demedim asla kadın şeytandır, çünkü hepsi anne.
Gördüklerimin tek şahidi 'veremem ismini size'!..
Girdi araya çirkin rüzgarlar, sustum meltemin keyfine
onu da dar etti çılgın
bunun işi hep mi ateşle?..

Der ki Arıza Adam sen sen ol gıybet etme
haketmeyen erenle savaşa girme
geçici zaferler yüzünü güldürse de
hayatın geçer inan borç ödemekle...

ARZ

Gıybet Ustası Ulviye

Kaybedilmiş, değeri verilmemiş, şuursuzca rutinin tutsaklığında harcanmış yılların, kendine söylediğin yalanların, ışığı elinle kapamaların faturası çıkartılır mı başkasına?..

Ulaşılamamış başarıların, edinilememiş malların, yaşanamamış özgürlüğün faturası çıkartılır mı başkasına?.. Ve bu inanılmaz geç kalmışlığın, üzeri tarafından karalanmış özgürlüğün patladı diye geç yaşında; hıncını çıkartmak başkasından yakışır mı adamlığa?..

Örtercesine hatalarını, gıybet kazanında kaynamış yalanlarını, onu-bunu yanlışa koymalarını 'başarı saymak' yakışır mı sana?

Dayanamamak eleştirilmeye, vermemek fırsat karşındakine... Yıkmak ortalığı iki laf kondu diye...
Duyunca inandığın doğrunun aksini ve şizofren dersen karşındakine...

Yüzüne gülenler bir kenara ama, inanılır mı doğruluğuna, adaletine?..

Haydi tamam, benimki saflığımda, coşkumda, basılınca damarıma deliliğimde...
Peki merhametten uzak, ölümüne yok sayan bu kinle geçmişine, şuncacık masumu üzmelerin niye?..

Herkes dermiş delirtti seni bu... Herkes dediğin kime göre?..
Yanlış duymuş olmasınlar?..

Ya benim herkesim seninkinden çok daha genişse?..
Yaraladım mı ben hiç seni 'kendi herkesimle'?..
Savaştırdım mı dostlarımı birbirleriyle?..
Karıştırdım mı ailemi yuva işlerime?

Peki şimdi bu kin, bu hınç kime?..

Gerçekten okudukların, danıştıkların gibi, sen kendini koydun mu hiç o kefeye?
Yoksa bunca yanlışa rağmen ben halen şizofrensem; senin adını kim koydu melek diye?..

adaleti saptıran, gıybet ustası ulviye...


Ömer Dalman
ARZ
11.04.2019


1 Nisan 2019 Pazartesi

Ellerimle ben mi yaptım?

Çekilen bütün acıların
yenilen bütün bokların
elde edilemeyen malların
açılmayan hipofizin
hepsinin sorumlusu benmişim!

Oh ne ala!?
Suyundan da koy...

Şakülü kayan çocuğun
şiddetli yağan sağanağın
patlayan lastiğin
batan işlerin
hepsinin sorumlusu benmişim!

Oh ne ala!?
Suyundan da koy...

Geç gelmiş aydınlanmanın
kırılmış kanatların
becerilememiş her şeyin
sorunlusu benmişim!

Oh ne ala
Tamam çorba güzel de
ellerimle ben mi yaptım?..


Ömer Dalman
ARZ

22 Şubat 2019 Cuma

Yalnız değilim

Ah canım dostum!
Üzülmüş okuyunca son şiirimi
yaşlar dökülecek diye gözlerinden
tutmuş kendini.

Düşünmen yeter dedim
hissetmen gönlümü besler
dert etme dedim
gizliden sevindim
yalnız değilim...

Almış yürümüş gıybetler
yargısız infazlar
yalancı deliller
görünmeyen çelmeler
ama gönlüm güzel dedim
bilir veliler, ermişler...

Ah canım dostum!
nasıl da pozitifmiş ruhun.
Yazma dedi
orada olma dedi
yakışmaz dedi
hayattan vazgeçmek neymiş
hayat defolup gitsin dedi
ağzıma kahkahalar
gönlüme sular doldu!

yine sevindim gizliden
yalnız değilim...


22.02.2019
Ömer Dalman
ARZ


5 Şubat 2019 Salı

Anasını satar, uykuma dalarım!

Yine koşuşturmalar, iş görüşmeleri, çaylar ve sigaralarla dolu bir gün oldu. Kahretsin; hiç de içime sinmeyen iş şekilleri. Üçgen çizmeye, mobilya tasarlamaya veya iç mekan projesi yapmaya benzemez. Tüm bunları yapabileceğin bir iş yaratmak için yapılan bir sürü görüşmeden, toplantı denen o illetten bahsediyorum! Kiminin hoştur nefesi, muhabbeti, ama bilemezsin ki?.. Bazen oturup da tek kelime etmeyeceğin adama da rastlarsın. Sonra o toplantının bitmesi için dakikaları sayarsın da, bir türlü sonu gelmez.

Halbuki bana ne el alemin binbir kelimeyle bezenmiş, allı-pullu ambalaj laflarından!.. Bana ne?!

Kimi organizasyonda iyidir; kimi işin yaratım aşamasında, tasarımda, projede... Tam da benim alanım işte bu!.. Ama sen git; gün boyu, sanki çok da ustaymışsın gibi toplantılara katıl!..

Dağıldı ruhum, dağıldı dikkatim. Eve bir geldim ki; kafam karma karışık... Masamda beklemiş taze işin revizyon çizimleri öylece beklemeye devam ediyor!..  'Belki iki-üç çizik atarım' diye açtım çizimleri, ama ner'deeee???. Ruhumun ışığını içmiş dışarısı...

"Pes" dedim ve internette takılmaya, Memduh Bayraktaroğlu'nu dinlemeye başladım. Birazdan da aynen gider yatarım. Telefonuma kaydettiğim 'Dark Ambient' müziğimi de açarım; sonsuza aka aka dünyanın anasını satar, uykuma dalarım.


Ömer Dalman
ARZ
05.02.2019


26 Ocak 2019 Cumartesi

Şahane

En yaratıcı olduğum saatlerde
gecenin en diplerinde
yine hep yalnız kendimle
belki en büyük keyiflerde
inan Yaratan tam da kalbimde...

Fondaki müzik her ne ise
içtiğim sigaram, kahvem bahane
bütün öğretiler, gündüz-gece
hepsi hep aynı terane
ama inan
kendinde olmak her şeyden şahane...


Ömer Dalman
ARZ
27.01.2019

13 Ocak 2019 Pazar

Dolgu Süngerleri

"Utanıyorum son zamanlarda sergilediklerimizden..." dedi adam. "Ne bir onur, ne bir mahremimiz kaldı." diye, içinde tanımsız parçalanmalarla andı geçirdiği onca yılı.

Saçılmıştı bütün kirli çamaşırlar. Üzeri sevgi ile bezenmiş, sonradan kömürlenmiş o pırlantalar artık çakıl taşları gibi anılmaya başlamış, yitirmişlerdi parlaklıklarını. Nasıl da değerlilerdi bir zamanlar?.. 'Özel' denen bir şeyler vardı halbuki kimsenin anlamını bilmediği, sadece uzaktan özenerek baktıkları...

"Utanıyorum son zamanlarda sergilediklerimizden..." dedi adam. "Çocuklar, ergenler bile yapmazdı, bizim son zamanda yaptıklarımızı." diye, içinde susturulmuş haykırışlarla dolu bir hiddetle mırıldandı. "Olamazdı bu kadar da!" diye yıllanmış aşkını, paslanmış bir kap içinde kalbindeki alelade bir odacığa kapattı. 'Duymasınlar, görmesinler' istedi, ama çoktan çamaşırlar dört bir yana saçılmıştı. Bu; o aşka hiç de yakışmamıştı.

Belki de hep böyle hayal kırıklıklarıydı yazarı toplum önünde değerli, parıltılı bir koltuğa oturtan?!.. Bir de bilselerdi; o koltuğun parlak, iç gıcıklayan konforlu döşemesinin altında dolgu malzemesi olarak istiflenmiş, delik deşik onlarca parça süngerin olduğunu!..


Ömer Dalman
ARZ