30 Haziran 2020 Salı

Çarşamba

Oldu günlerden çarşamba
ne oldu ki kârın
arkanı dönüp baksana?..

yarın perşembe, öbür gün cuma
ne fark eder ki
aklın kıt, bakışın sıradansa?..

Hayalin altın saat, Led TV, lüks araba
bankada paran, amacın hava-cıva
biliyorum bu ara ekonomi de darda
ne fark eder ki
sığ hayatına çuvalla para aksa?..

Oldu günlerden çarşamba
belki bir doğum günü
ya da başka bir kutlama daha...
sar ileri dört gün
al sana pazar!

ne fark eder ki
duruşun ambalaj, paketin içi boşsa?..


Ömer Dalman
ARZ

29 Haziran 2020 Pazartesi

Para ve Tuzak

Bu kürenin sapmış enerjisi yüzünden, en meziyetli amaçlarla bir araya gelmiş insanlar arasında bile, araya para katalizörü girince hep aynı kopmalar olur. Parayı veren, para vermeyeni yargılar. Parayı toplayan, parayı vermeyeni yargılar. Parayı vermeyen veya veremeyen her durumda yargılanır. Bu da o başlangıçta niyet edilmiş, adı konulmuş hayırlı girişimi her zaman kirletir ve bakirliğini alır. Para söz konusuysa; her mecrada, her platformda araya illa ki Şeytan karışır. Bu düşüklük ne Şeytan'a, ne de bu küreye maledilebilir. Bu düşüklük bireylerin ortaya koyduğu seçimlerin sonucudur.

Para ya bir yargı, rekabet ve üstünlük aracıdır, ya da bir hayır, kardeşlik ve bütünleşme aracıdır. Genelde bu kürenin insanları ilk seçeneği hayata geçirirler. O zaman en ulvi amaçlarda olsalar bile para katalizörü onların amaçlarını sıfırlar ve kutsal hedeften onları uzaklaştırır. Çünkü o zaman katkıyı 'para vermek' olarak kabul etmeye başlarlar ve en yakınlarına bile para üzerinden yargıyla bakarlar.

Parayı birliğe tuzak yapma. Parayı bir bütünleşme, yardımlaşma ve aşk aracı yap. Göreceksin; o zaman zaten para da sana akacak.


Ömer Dalman
ARZ

Kozmik Faşizm

Hayrı, faydayı, emeği parayla ölçmek... Hem de bunu kozmik, evrensel misyon yürüten sanal bir grup üzerinden gerçekleştirmek, o grubu yönetmek... Grup açılırken ortaya para mı kondu? Yooo?.. Tek tuşla 'yeni grup kur' dendi ve açıldı.

Grup kalabalıktı. Fotoğraflar, araştırmalar, videolar... Aslında çok kapsamlı ve başarılıydı. Ama bana garip gelen bir şeyler vardı. Yönetim kendini devlet başkanı gibi görüyordu. Çıktım, yine girdim Çıktım, yine girdim. Gelgitlerdeydim...

Fazla ego, fazla otorite hissetmiştim. Beni düşündüren buydu. Yine de hizmete devam ettim, çünkü ben de psişiklerdendim. İçerik olarak ne kadar inanılmaz, kalabalık ve nitelikli olsa da; en tepede bir ego ve otorite vardı. Bense her ne kategoriyi temsil ederse etsin; böylesi otoriteye hep karşıydım. Ancak nötr tarafta kalarak, hizmetlerime devam ettim. Bildiğin Annunaki kafası vardı. Uzayla ilgilenen herkes yüksek ruh olacak değil ya?.. Yüksek Ruh olmak, merhamet, hoşgörü, sorgusuz sevgi ve samimiyet gibi meziyetler ister. Hükmetmek, yetkiyi kesmek, sürekli yargılamak ve insanları değerlendirmek, tersine sizi negatif kutba çeker. Hele hayrı, faydayı, emeği parayla ölçmek!?.. Gerçek Bilgeler bunu bir kaç davranışınızdan hemen anlarlar.

Hedefte resmi işler yapmak olunca sanal ortam üzerine maddi destek ihtiyacı da ekledi. Kaldı ki bu da normal... Ancak para ile ilgili elini taşın altına herhangi bir sebeple koymayan üyeleri kendince yargılamak, onların yeterince katkıda bulunmadığını düşünmek ve sert kararlar almak nedir?.. Bir nevi kozmik faşizm bu... Kozmik olmaya büyük saygım vardır ve kozmik olan'ı kendimden bilirim, ancak faşizm onun başına eklendiyse tümünün üzerini çizerim. Parayla katkıda bulunmamış üyeler hakkında kendince gerekçelerle karar vermek ve yetkileri onlardan almak... İşte bu çok sakat!..

Bu yüzden ara ara hep odaklandığım gibi, bugün yine varlık merkezimden gelen bir itkiyle o gruptan çıkmaya karar verdim. Karşımdaki şey alemlerin en zengin içerikli, büyüleyici teknolojideki bir varoluş bile olsa; en öz değerleri onda bulamazsam kendimi ondan kopartırım. İlle de grupsa zaten bundan başka onlarcası var. Onlara hizmet ederim varlığımla ara sıra, ama bir daha böylesi bir kozmik faşizme asla katkıda bulunmam.

Karar verildi ve o gruptan, bir daha hiç dahil olmamak üzere ayrılındı.


Ömer Dalman
ARZ

Saat 06:30'da

Bu sabah yine saat 06:00'da kalktım.
Yooo saati kurdum sanmayın
bildiğin otomatiğinden kalktım.

Kargalar yememişti henüz boklarını
güneş doğmamıştı, hava serin
karşı dağların üzerleri henüz gölgeli
yaz havası sepserin...
bu sabah yine saat 06:00'da kalktım.

Gökyüzünü selamladım önce
aldım selamımı harbiden
sundum şükranlarımı Yaratan'a
işe gidenler başlamıştı koşuşturmaya
bu sabah yine saat 06:00'da kalktım.

Biraz da akşamdan kalmaydım
sevmem aldatmayı akşamları
alırım mutlaka 4 ölçek şurubumdan
uyuyamam yoksa akıl fazlamdan
kesintisiz alemlerin sesini duymaktan
her ne kadar içmiş olsam da akşamdan
bu sabah yine saat 06:00'da kalktım.

Sanırlar söylediklerimiz masal
halbuki tutunduklarının hepsi yalan
en kıyak kafamla bile gülerim onlara!
bu sabah yine saat 06:00'da kalktım.


Ömer Dalman
ARZ

Sınırlı Aydınlanma

Aydınlanma peşinde zamanını tüketip de, gizemleri ve kendindeki bilinmeyenleri merak edip, araştırmamak nasıl bir çelişkidir?.. Tüm hizmet stratosfer altı için mi?.. Neden insanları kum saatinin alt bölümünde kalacak şekilde bilgilendiriyorsunuz? Ya siz de bilmiyorsunuz, ya da oyun oynuyorsunuz. Eğer bilerek yapıyorsanız; siz de negatifsiniz.

Bazı Yakınlarım

Bazı gerçeklerim bende kaldı
haberleri olmadı
anlattık da çoğu anlamadı
bazı yakınlarım yalanda kaldı.

Çoğuyla bağlantım kalmadı
Çilekeş doğrudan yargılandı
şimdi onlar Eski Yalanlar
yanımda dibine kadar doğrular
bazı yakınlarım yalanda kaldı.

Yalan Gerçek'ten ne anlar?
uğraştığı; inandığı safsatalar...
binlerce kere de uyarsalar
bazı yakınlarım yalanda kaldı.

Çilekeş oldu artık Kral
çiçekler Gökyüzünde Işıklar
gece-gündüz O'nu doğrular
Yalan Gerçek'ten ne anlar?
bazı yakınlarım yalanda kaldı.


Ömer Dalman
ARZ

Z Kuşağı'na selam olsun! :)

image host image host image host image host image host image host

Kimi kaynaklarda 1996 yılında itibaren gösterilse de Z kuşağı, milenyum çocukları olarak biliniyor. 2000 yılından günümüze kadar olan zamanda doğmuş kişiler Z kuşağına dahil ediliyor. Teknolojinin kucağına doğan bu nesil, 'intenet kuşağı' olarak da adlandırılıyor. Son derece iyimser olmalarının yanı sıra pek hırslı değiller. 21. yüzyılın ilk nesli olan Z kuşağının, teknolojinin ilerlemesi sebebiyle diğer kuşaklara göre daha uzun yaşamaları bekleniyor.

Yazılım hileleri, bilgisayarlar, akıllı telefonlar, tüm bu teknolojik cihazlar Z kuşağını sosyal ve bilimsel açıdan etkiliyor. Bireylerin farklı eğitim sistemlerinden geçerek gelişir, donanım sahibi olurlar. Ancak, kazanımları kişileri mutlu etmez, aksine gerginleştirir. Sonuç olarak da mutsuz bireyler yetiştirilmiş olur. Sosyal mecralarda kendilerine profil oluşturan bireyler, burada kendilerini bir rol biçip bu rolü oynamaya başlarlar. Rolün gerektirdiği fikirleri üstlenir ve savunurlar fakat, gerçek hayata karıştıklarında, fikir yoğunlukları yok olur ve üretemez hale gelirler.

Bu olumsuz özellikler zaman zaman X kuşağı ve Y kuşaklarıyla çatışmaya da yol açar. X ve Y kuşağı, Z kuşağının olgusallıktan uzak davranışları sebebiyle sıklıkla çatışır. Bu durumu bir örnekle açıklamak gerekirse, gözünüzün önüne aralarında 10 yaş fark olan iki kardeşin yaşadığı çatışmayı veya ailesiyle sürekli bir anlaşmazlık düzleminde bulunan Z kuşağına ait çocuğu getirebilirsiniz.


Z Kuşağının Özellikleri Nelerdir?

Milenyum çağı çocukları hızlı ve analitik düşünme yetisine sahiptirler. Ancak, bu yetilerini kullanma becerileri bireycidir, asla ekip çalışmasına gelemezler. Özgüvenleri yüksektir, ebeveynlerinin kendilerine farklı baktığı düşüncesi de bu özgüveni yükseltir.

Özgürlüklerine ve bağımsız olmaya oldukça düşkündürler. Kendilerinin başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Televizyon reklamlarında da sıklıkla karşılaşılan 'Impossible is nothing' tarzı reklam sloganlarının hedefi tam da Z kuşağıdır. Toplumsallaşmadan çok bireyciliğe önem verir. Kuralların onlar için bağlayıcılığı yoktur. Birçoğu, ailelerinin veya akrabalarının izinden gitmek yerine kendi yollarını çizmek ister. Geçimlerini sağlamak için yaptıkları işler onlar için sadece gün içerisindeki sıkılma zamanıdır. Çaba harcamak, özveri sergilemek Z kuşağına göre değildir.
Teknoloji sayesinde bilgiye çok çabuk ulaşabildikleri için hızlı yaşamaya alışmışlardır. Bu nedenle çok çabuk sıkılıp vazgeçebilirler.
Farklı sosyolojik gruplarla ilişki kurma konusunda başarılı olmalarının yanı sıra haklarını arayabiliyorlar. Kendilerine yapılan bir haksızlığa karşı asla susmuyorlar. Aile bireyleri, çocuklarına karşı kendilerini yetersiz hissettikleri için psikolojik bunalım oranının en yüksek yaşandığı nesil olarak kabul ediliyor. Sosyalleşme tabiri lugattan kalkmış ve tamamıyla teknolojiye eseri edilmiş bir nesil.
Antik Yunan filozoflarında olduğu gibi cevabını bulamadıkları sorular sormaya yatkın bir nesil olan Z kuşağının hayal dünyasının da limiti yok denebilir. Multi-tasking becerisi oldukça yüksek olduğu için aynı anda birçok işe dahil olabiliyorlar. Zeka ve beceri konusunda hayranlık uyandırıyorlar. Otoriteye karşı sürekli baş kaldıran ve kural tanımazlığıyla ön plana çıkan Z kuşağı, isteklerinde sonuna kadar direten ve haklı olduğu konularda asla geri atmayan bir nesil. Bu doğrultuda örgütlenebilme ve eylemlere katılma konusunda da oldukça başarılılar.
X kuşağı ile Z kuşağı arasında daimi bir çatışma söz konusudur. Y kuşağı genelde arabulucu rolünü üstlenir.
Kompleksiz bir kuşak olmasından kaynaklı düşündüklerini direkt olarak karşı tarafa söyleyebilirler. Kuşak çatışmasının yaşanmasının en büyük nedeni de budur. Yabancı dile en aşina olan nesil olduğu için yakın zamanda birçoğu en az 2 dil bilerek yetişecektir.
Hırslı ve azimli olmadıkları için ilerleyen dönemlerde iş hayatında krizlerle karşı karşıya kalabilirler.
Rutin işlerden sıkılan, kılık - kıyafet bakımından oldukça rahat, disipline gelemeyen bir yapıda oldukları için zaman içerisinde meslek dallarında büyük esneklikler ve değişmeler yaşanacak.


Y ve Z Kuşağı Arasındaki Farklar

2020 yılıyla birlikte dünya üzerindeki en büyük tüketici grup olacağı tahmin edilen internet çocukları, farklı aile yapılarında ve çeşitli etnik gruplarla iç içe büyüyorlar. Günümüzde en büyük üyeleri üniversiteye girmiş olan Z kuşağının yüksek öğrenimden beklentisi, Y kuşağı gibi yalnızca teknolojik olgulardan ibaret değil. Z kuşağı, sosyal çevrede doğrudan ve uygulamalı öğrenmeye teşne bir nesil olarak tanımlanıyor. Öğretim araçlarına diledikleri zaman ulaşabilmelerine duydukları sevgi, Z kuşağının bilgiye ulaşırken zorluk yaşamak istemediğini ortaya koyuyor.

Z Kuşağı Teknolojiyi Nasıl Kullanıyor?

Teknosa tarafından yapılan bir araştırmada, 7 - 16 yaş aralığındaki çocukların sosyal platformlarda paylaştıkları 1 milyon 600 bin veri incelenmiş. Yapılan araştırma sonucunda internet çocuklarının en çok zaman geçirdiği platform, %97 ile Youtube olmuş. Akranlarının günlük hayatını yakından takip eden Z kuşağı, günün trendlerini yakalamayı başararak eğlenceli içerikler üreten kanallara abone oluyor, sevdikleri oyun videolarını seyrediyor.

İnternet çocuklarının en çok konuştuğu konuların başında %38 ile bilgisayar veya konsol oyunları geliyor. Bu oran, Z kuşağının oynadıkları oyunlardan ve oyun içerisinde yer alan karakterlerden ne kadar etkilendiğini de doğruluyor. Bu neslin takip ettiği diğer konu başlıkları ise %34 ile trendlere ve gündeme yer verilen Vlog'lar, %19 ile akranlarının gündelik yaşamları, %6 ile oyuncaklar, %3 ile de çocuk kanalları.

Z Kuşağı Nasıl Yönetilir?

Henüz iş hayatına atılmaya başlamasalar da günümüze kadar elde edilen veriler ışığında Z kuşağı üzerinde aşağıdaki tüyoları uygulayabilirsiniz;

Özerklik tanıyarak yaratıcılıklarını besleyin. Görev adamı olarak kullanmayın.
Helikopter aile yapısında yetiştikleri düşünülürse, ödüllerle motive olacaklarını aklınızdan çıkarmayın.
Yüz yüze iletişim kurmak Z kuşağı için aslında önemli. Yalnızca mesajlaşmaktan hoşlanmıyorlar. Seslerini gerçekten duyacakları insanlar arıyorlar.
Gerek iş yerinde gerekse okulda yönetici - asistan ilişkilerini önemsiyorlar. Üstelik yardım etmeye de oldukça açık bir kuşak.

Z Kuşağının Artıları ve Eksileri

Dünyada yaşananları takip etmeleri, neler döndüğünün farkında olmaları, bilginin izinden gitmeleri, ne istediklerini çok iyi biliyorlar olmaları, özgüvenleri ve kendilerini iyi ifade edebilmeleri Z kuşağının artı hanesine yazılabilecek özellikler olarak sıralanıyor. Eğitim ve yaratıcılığa da oldukça önem verdiklerini ve saygı duyduklarını düşünürsek, iş hayatına ve topluma artı değer katabilirler.

Artıları kadar eksileri de olan Z kuşağı, toplumsallaşmadan çok bireyci bir yaklaşıma sahip oldukları için ikili ilişkilerde pek de iyi sayılmazlar. Yüz yüze iletişim kurmaktansa sosyal platformlarda aktif olmaları, kimi zaman yalnız kalmalarına yol açabilir. Takım çalışmasına alışık olmamaları, kural tanımazlıkları, isteklerinden emin oldukları ve daima savundukları için gerek ailesi ve arkadaşları gerekse diğer insanlarla sık sık çatışmaya ve tartışmaya girebiliyorlar.

Z Kuşağı Geleceğe Ne Katar?

Hoşgörülü yaklaşıldığı takdirde iş hayatını ve toplumu olumlu anlamda etkileyebilecek olan Z kuşağının katma değere yol açması için eğitimcilerin ya da şirket yöneticilerinin bu yönde stratejiler geliştirmeleri son derece önemlidir. Özellikle iş dünyasında, Z kuşağının yenilikçi bakış açısı ve analitik düşünme yetileri şirket politikasıyla paralel şekilde geliştirilebilir. Bu da hem kişiyi hem de şirketi yükseltir.


(Büşra Özgüç - www.mediaclick.com.tr)

28 Haziran 2020 Pazar

Büyük Polemik | CMYLMZ ONLARDAN MI?



Hem mutfağımda sizinle birlikte ayak üstü geyik yaptım, hem de sonra makamıma geçerek, son günlerin şiddetlenen, bol atışmalı konusu hakkında kendi fikirlerimi anlattım. Bakalım; bu konuda sizlerin fikirleri neler?..

Günlük Sohbetler | Haktan Akdoğan & Erhan Kolbaşı


Günlük Sohbetler 25.04.2019... Konularımız yine doğaçlama ve hayata dair her şeyi kapsamakla birlikte, bu sohbetimizde son zamanlarda aralarında büyük itilaflar çıkan eski ortaklar Haktan Akdoğan ve Erhan Kolbaşı'nı da masaya yatırıyoruz.

CMYLMZ ONLARDAN MI? (Haber)


Cem Yılmaz Youtube'de çıktığı üç ayrı kanalda İlluminati'ye değinmeden edemedi. Peki ama neden?

Cumartesi Yemek Arası


Bu öğle arasında sizleri yine mutfağımda hoş bir sohbetle ağırlıyorum. Eşim tavuk kanatları 10 numara yapmış! Bununla da yetinmemiş; yanına ondan da lezzetli bir erişte yapmış! Ooooof!..

27 Haziran 2020 Cumartesi

Anime Drawings

image host image host image host image host

Cüneyt Özdemir Erkan Trükten'e karşı!



Ulen Cüneyt! Başına Erkan Trükten kadar, İllüminati kadar taş düşsün! uheuehueheu

Erkan Trükten çok iyi araştırmacı. Cüneyt Özdemir bir plaza adamı olarak titreşim seviyesi ve bilinç alanı gereği doğal olarak onun gibi insanlarla dalga geçiyor. Cem Yılmaz'la Erkan Trükten'in arasında geçmiş bir polemik üzerinden Cem Yılmaz'ın yanında durmuş bu konuşmasında.


Cüneyt'i de, Cem'i de kendi alanlarında çok severim. Ancak farkındalığı yüksek olan insanları anlamalarını bekleyemem tabii onlardan. Herkes kendi alanında saygın... Bak bak bak araya uzaylıları da sıkıştırmış; onlarla da dalga geçiyor! Cüneeeeeyt! Alemlerden galaksilerden, mekiklerden pastalardan haberin var mı? Olm bak cidden bir gece alacaklar seni evindin suuuussss!

Yine de çok tatlı anlatıyorsun Cüneyt! :) Dikkat et de seni bir gece ansızın İllüminati evinden paketlemesin Cüneeeeyt! :)

Seviyorum seni...


Ömer Dalman
ARZ

Bulutlar ve Gökyüzü | Gizemler | İzmir'de UFO'lar


Hemen "Allah! Adam yine UFO mu yakaladı!?" demeyin dostlar. Amaç yakalamak veya görmek olmasın. Amaç ruhen yükselmek ve bedenle birlikte yüksek titreşimleri buluşturmak olmalı. Ben gerçekten gökyüzünü çok seviyorum ve çok sık ona bakarak dinleniyorum, ilham doluyorum. Bu arada şans eseri Allah Dostlarımız poz vermiş olabilirler. Eyvallah deriz, yolumuza en içsel şekilde devam ederiz. Müziğin ve manzaraların keyfini çıkartın. 03:10 , 04:30 , 05:51 , 08:37 , ve 08:58 dk'dan sonra ilginç bir şeyler göreceksiniz. Gösterebildiklerimiz, algıladıklarımızın çok küçük bir bölümüdür. Önemli olan ne algılarsanız algılayın; Yüce Yaratan'a yakın ve hiçlik titreşimlerinde kalabilmenizdir.

İzmir'de sabah saatlerinde UFO'lar!


04.11.2019 tarihinde eşimin sabah çok erken saatte İzmir'de kayda aldığı UFO'lar ve hortum şeklindeki bulutsu... Camın arkasından çekim yaptığından cam üzerindeki kirler de bazı sahnelerde devreye girmiş, ancak uzakta havada hareketler sergileyen cisimleri dikkat ederseniz seçebilirsiniz.

Günlük Sohbetler | Uzaylılar Anagemiler Babaconda'lar!


Yıllardır Amerika'nın Uzaylılarla anlaşma yapmış olduğu iddiasının yanına beklenmedik bir yenisi daha eklendi! Bu adam hem uzaylı kökenli bir insan, hem de bir Türk!.. Uzaylılarla çoktan anlaşmasını yapmış da; detayları liste halinde onlarla birlikte masaya yatırmış! Gizlenen Gerçekler su yüzüne çıktı!!!

26 Haziran 2020 Cuma

Günaydın!

Dünya hayatının bir kurgu, tatbikat alanı ve ustaca dizayn edilmiş bir ilüzyon olduğu bugün her yerde bilimsel olarak da açık edilmiş durumda... Kuantum Fizikçileri aklıma gelen ilk örnek... Kuranı Kerim zaten her şeyi en baştan beri söylemiş. Metafizikçiler, Havas İlimciler, Mevlana ve dahası...

Peki bu gerçeği bilgi olarak okuduğunda ne oluyor? Hayalden ya da uykudan uyanıyor musun?.. Okuyorsun; "Evet yaaa..." deyip, kendini felsefik açıdan biraz daha geliştirip, hemen sonra dünyanın kurgu gerçekliği içinde debelenmeye devam ediyorsun. Hiç bu gerçekliği kendi bilinç alanın içinde ters yüz edip, esas gerçeğe uyanmayı niyet ettin mi?.. Zaten uyanmanı istemeyenler var. Önüne sonsuz çoklukta öğeyi yığmışlar; sözüm ona hayata dibine kadar katıldığını düşünüp, tadını çıkartıyorsun. Deneyimlemenin Gizemi ve Geliştiriciliği diye bir de gerekçe yaratıp kendi bilinçsizliğini her dakika onaylıyorsun.

Sonra yine algıların aynı, gecen aynı, gündüzün aynı ve çoğunlukla içinde ara ara o tanımlayamadığın sıkıntı seni ziyaret ediyor. Zamanın normal depresyonu veya geçici bunalım, hatta hayat yorgunluğu deyip devam ediyorsun. Olmadı bir danışmana gidiyorsun ve aynen devam... Çünkü bir adım ileri gitmeyi hayal etmiyorsun. Sana göre hayat bir şekilde döngüye uyarak yaşanır ve gider.

Peki; ya kapıldığın bu döngünün kırılması ve algılarının genişlemesi, ruh renklerinin bilincine doğması ve masum, büyük bir uyanış mümkünse?.. O kitaplarda okuduğun, basit bir cümle olarak gördüğün 'bu hayatın bir ilüzyondan ibaret olduğu' gerçeğini kendinde açığa çıkartmak mümkünse?..

Ancak bunun için derin bir nefes alıp, önce niyetini onaylaman lazım. Hayatındaki her şeye içinden bu emri ve seçimini bildirmen lazım. Sözleşmesiz, imzasız hiç bir işin yürümediği bir gerçeklikte olduğunu en iyi sen bilirsin! Ancak bu kez bu basit bilgiyi kendi rüyandan uyanmak için kullanacaksın.

Niyetini resmileştirdikten sonra; seni mutlaka bu eylemde görevli olan enerjiler incelemeye ve yer yer desteklemeye başlayacaklar. Çünkü bilinçlenmek bütün varoluşun en keyifli uğraşıdır. Daha büyük bir amaç olabilir mi?

Düzenli olarak egzersizlere başlayacaksın. Meditasyon, tefekkür, namaz; hangisi sana güzel geliyorsa... Bazen kalemi eline alıp, yazacaksın. Yazmak çok etkilidir. Ancak bu egzersizleri uygularken sakın ola ki; amacın sadece bu hayatın tanımlanmış ölçü ve sınırları içinde mutlu, sağlıklı ve konforlu olmak olmasın! Çünkü sen bu ölçüleri ve hayali aşarak, uyanmaya niyet ettin!.. Şu anki Sen'den çok daha ötesi var ve bunu aratmak senin en doğal hakkın! Daha güzel bir şey olabilir mi?..

Yapacağın başka bir şey yok ki? Bu kadar basit!.. Bu şekilde uyanmış diğer dostlarından arada fikirler alacaksın. Zaman zaman sen de onlara deneyimlerini ve keşiflerini anlatacaksın, birbirinizden onaylar alarak uyanışı daha geniş alana yayacaksınız. Tüm bu doğuşu yaşarken, mevcut maddi gerçeklikten kopman ve konfor alanındaki imkanlarından kopmana gerek yok. Tersine maddeyi daha da çok seveceksin! İnan o da senin bu halinden dolayı daha mutlu olacak. Bilinçlenme seni ve etrafındaki her şeyi de mutlu eder.

Kum Saatinin üst bölümüne doğru algılarını yükseltmek için tek yapman gereken bu... Çok keyifli, basit ve Gerçek!.. Rüyadan Uyanmayı acısıyla tatlısıyla, yılmadan, iradeli bir şekilde sadece kendin gerçekleştirebilirsin.

Uyandıkça bilinçleneceksin, mutlu olacaksın, uyandıracaksın ve mutlu edeceksin.

O zaman günaydın! Haydi yeni bir niyetle başla bugüne!..


Ömer Dalman
ARZ


25 Haziran 2020 Perşembe

Ne zaman?..

Ne zaman sıra sana gelecek?..

O pek sevip de her zaman yanlarında olduğunu söylediğin arkadaşlarına sıra geldikten sonra mı?!..

Ne zaman samimiyetle gönülden taktir edileceksin? Bunu ne zaman hakedeceksin?..

Ölmeden önce olur mu dersin?!..

Bana sorarsan öldükten sonra bile umut yok!..

Mehmet'in amatörce ara ara çizdiği o muhteşem resimleri... Yusuf'un elinde sazıyla adının duyulmasını umursamadan okuduğu o güzel türküleri... Sesi pek güzel olmasa da bazen ünlü şairlerin şiirlerini okuyarak kaydeden Hüseyin'i... Ne zaman taktir edeceksin?

ve ne zaman sıra sana gelecek?..

Ünü kaf dağında olanları çok kolay taktir ediyorsun. Alkış seslerinden kulaklar sağır oluyor. Peki; Mehmet'in, Yusuf'un, Hüseyin'in eksiği ne?.. Sana yakın olmaları mı?.. Onlarda gördüğün muhteşem yetenekleri alkışlarsan, kendinde hiç bir şeyin olmadığı ortaya çıkar diye mi kaçıyorsun?.. Eşit hayat şartlarında onlar gibi fazladan ortaya koyacak bir şeyin olmadığından mı taktir etmiyorsun? Nasıl olsa Mozart'ı herkes alkışlıyor. O çok yüksekte. Sana çok uzak. Borçlu hissetmezsin ve üzerine yapışmaz. Sense deniz seviyesindesin ve aynı seviyede çok şey ortaya koyan Mehmet'i alkışlarsan kendi yelkenlinin bomboş olduğunu mu hatırlayacaksın?..

Peki ne zaman sıra sana gelecek? Hiç taktir edilmek istemeden mi öleceksin? Ve hiç taktir etmeden...

Arada boşalt ki sürahini; içine taze su dolsun. Ölene kadar aynı suyu mu içeceksin?

Ne zaman sıra sana gelecek?


Ömer Dalman
ARZ

Ulu Orta

Büyüdükçe yalan taşınmaz olur
ezilmek altında an meselesi
düşer çuval, saçılır içindeki
ve bu aynen ulu orta olur.

Yalan duyan kulaklar
yalan gören gözler
yalan konuşan o diller
tarihte de hep hüsran
dünya ahiret cehennem olur.

İnandıysan yalana bir kere
günün gecen zebaniye kuyruk
açık kalır kapın her yenisine
kor alevler beyninde gönlünde
tutuşur etrafın seninle birlikte
ve bu aynen ulu orta olur.


Ömer Dalman
ARZ

Harikalar Diyarı

Mahçup ettiğimde
üzülürüm arkasından
havasını almak değil işim dostun.
bir bilseler 'çocuk' olduğumu
kalbinde çılgın heyecan
Harikalar Diyarı gönül...

Bilse dost taşıdığı yükü
taş atmazdı boşaltıp bir elini.
tutardı sımsıkı itinayla
ezmemek için dostu
kutsardı maharetini
başarı sayardı başarısını
kalbinde çılgın heyecan
çocuk olurdu çocukla...

Mahçup ettiğimde
üzülürüm arkasından
dostun.
Bilmem ki hesaplarını
kibrin, üste çıkmanın
yardım istendiğinde
sessiz kalmanın...

Kendindir mahçup eden kendini
tutan sensin terazini
herkese hemen dost deme
ne kadar yakın görünse de
sende kalsın gönlün anahtarı

kalbinde çılgın heyecan
Harikalar Diyarı gönül...


Ömer Dalman
ARZ

24 Haziran 2020 Çarşamba

Bakmanı istedim

Çiçeklere daha çok bak...

Neden bunu istedim bilemedim?..

Belki çiçeksin diye
benim gibi göresin diye
çiçekken bilemezsin diye
çiçeklere daha çok bakanı istedim.

Kendini iyice gör de
nasıl baktığımı sana bil diye
çiçeklere daha çok bakmanı istedim.

Kokunu benim gibi al diye
tozların havaya karışırken
kaybolma
kendini bil diye
çiçeklere daha çok bakmanı istedim.


Ömer Dalman
ARZ

Günlük Sohbetler Kafamıza göre Müfit Can Saçıntı



Uzun soluklu, morallendiren, eğlendiren, düşündüren sohbetlerim için lütfen kanalıma abone olun! www.youtube.com/c/MrArizaAdam - www.instagram.com/arizaadamofficial

Düşman oldu

Eski akbabalar insan oldu
yan ceptekiler sahne buldu
neydi kaybettikleri de
eski kankalar düşman oldu?

Yalanla gerçek karıştı
doğrudan koku kalmadı
neydi alamadıkları da
eski kankalar düşman oldu?

Göremediler mi en baştan?
yazık değil mi geçen bunca zaman?
kördüler de neyi gördüler?
eski kankalar düşman oldu.


Ömer Dalman
ARZ

23 Haziran 2020 Salı

Fark etmez

Amacımız Süper İnsan olup bu dünyaya sonsuza dek kazık çakmak değil... Amacımız burada yaşarken veya Yuva'ya döndüğümüzde süper bilinç halini yakalamış olmak... Böyle üst perdeden konuşuyoruz diye; "bütün hastalıkları da yener de, anlı-şanlı devam ederiz ayakta durmaya" deme cüreti değil bu. Sadece Yüksek Bilinç için....

Bilinci uyandırmak, farkına vardırmak için.

Yalana ilüzyona kanmamanız için.

Kendinize dönmeniz için.

İçinizdeki, herkesle eşit o çok büyük gücü, Yaratan'ın ışığını uyandırmak için.

Kendindeki Sihri ortaya çıkartan Kendi Büyücünüz olmanız için...

Buraya göre yaşam veya Oraya göre yaşam fark etmez. Her durumda bilinçte olmak için...


Ömer Dalman
ARZ

Vazgeç!

Tatlı meltemlerle fısıldarken kulaklarınıza
ılık yaz yağmurlarıyla bereket verirken hala
kibarca yakarken ışıklarını gözlerinizi kamaştırmadan
Gökyüzü

gör, duy, anla
vazgeç!

İstemezsin inan bana
kızdığında duymak o Gür Sesi
ve Ateşler Püsküren Celali
inan bana!..

gör, duy, anla
vazgeç!..


Ömer Dalman
ARZ

22 Haziran 2020 Pazartesi

Görmek şart değil

İnanmak için her şeyi görmene gerek yok. Sen hele bir emin şekilde inan; tüm gerçekler zaten sana sevgiyle yaklaşıp, kendini gösterir. Varoluşun Sonsuzluğunu kendi bilinç sınırlarınla sorgulama ve ona şart koşma! Sen ortaya çok güzel eserler koyan filozof bir sanatçıysan ve karşına gelen yeni bir öğrenci "dediklerine inanırım, ama bana şunu bunu göster öncelikle" dese, onun bütün istediklerini ona hemen sunar mısın?..

Ayrıca 'görmek' de şart değil. İnan...



Ömer Dalman
ARZ

21 Haziran 2020 Pazar

Kendi düşen ağlamaz

Sen seçersin; sen yaşarsın.

Zamanında o bataklıktan medet umup, vıcık vıcık balçıklara temiz pak ayakkabılarınla dalarken kıyıdan seni uyaranlarını dinlemedin. İnadına balçıkları yüzüne bile sıvadın! Şimdi de şuursuzca şikayet ediyorsun. Artık üzerine yapışmış ve seni hasta etmiş balçıkları kendin temizleyeceksin.

Kendi düşen ağlamaz!


Ömer Dalman
ARZ

Kadın Erkek arasındaki Fark



Kadınlarla Erkekler arasındaki farklardan biri olarak gördüğüm bir şey:

Yoğun stres veya üzüntü sonrası kadın, bir anda dışarı çıkıp, saçını yaptırıp, üzerine yeni elbiseler alarak bir iyileşme eylemi yaratabiliyor. Ancak erkekler berduşa bağlıyor. Bırakın saç yaptırmayı günlerce traş bile olmuyor ve kendini iyi hissedene kadar bir kibrit çöpü bile almıyor.

Şahsen bende moral bozukken; kapıma kral bilmem kimin adamı bile gelse o davete icabet edemem.


Ömer Dalman
ARZ

Subliminal

Sonsuz Gerçekliğin sonsuza dek subliminali olmak... En faydalı seçilmiş odaklanma...

Bazen kaosa izin vermek ve sadece geri durup izlemek. Ama duruma hakim olmak ve kapılmamak...

Kim demiş 'subliminaller sadece negatife hizmet eder' diye?! Gücü istediğin kanala sokarsın ve bu senin seçimindir.

Unutma! Yaratan'ın cemali de, celali de var. Bilinçte yükseldikçe mecburen bir yönde seçim yapmalısın. Bilinçle seçilmiş negatif de, pozitif de saygı duyulacak bir durumdur. Ancak sonuçlarına katlanmak da gerekli olan tahammül meziyetidir.


Ömer Dalman
ARZ

Sanat Çıplak

Sanat sadece estetik, büyüleyici sözler, parlatılmış ağdalı anlatım saplantısıysa; ben o sanatı ağda diye kıllı bacaklarıma sürer de geçerim!

Sanat; gerçekten izler fısıldamalı. Bilinenin en derin boyutlarına ve bilinmeyenin engin ufuklarına sızmalı. Sanat; sadece belirli ölçüleri ön planda tutan bir elit ifade aracı olmamalı...

Dibine kadar doğal, bazen dibine kadar kurgulu, ama samimi ve spontane olmalı... Asaletin şık giysilerini üzerine giyse de zaman zaman; ansızın üzerindeki her şeyi çıkartıp, lu orta çıplak olmalı.


ARZ

20 Haziran 2020 Cumartesi

Yaratan'a

Önce içeri doğru ağla
patlasın volkanlar
sarsın lavlar tüm damarlarını
kalmasın kavrulmayan organın
cayır cayır!..

Dayanılmaz
patlayacak gibi olduğunda
tam o sırada
başının üzerinden patla

Yaratan'a...

Yıkma yakma etrafını
görmesinler
duymasınlar
su serp fazladan eteklerine
sezmesinler.

Tek bir kor kalmasın gönlünde
Püskürt alevlerini ölesiye

Yaratan'a...

var mı daha büyük rahatlama
teslim olmaktan başka

Yaratan'a...


Ömer Dalman
ARZ

19 Haziran 2020 Cuma

İş bitiyor mu?

Sizce kare kare UFO'ların fotoğraflarını çekmekle veya onların videolarını kaydetmekle iş bitiyor mu?..

Sizce gizem bilimlerle iç içe olmakla, insanlara çözümler önermekle, şifa vermekle ve öğretmenlik yapmakla iş bitiyor mu?

Daha alta da inelim hatta.

Sizce görüşlerine katıldığınız bir liderin veya herhangi bir felsefenin neferi olmakla iş bitiyor mu?

Bunların hepsi senin düşüncende geldiğin noktalar, seviyeler ve tanımlamalardır. Bunlar sadece seni toplumun karşısında sergilediğin ve kendinin kendine yakıştırdığın sıfatları anlatır. Bununla iş bitmiyor. Peki başka ne lazım o zaman?..

Edindiğin veya düşünsel olarak vardığın nokta ve tanımlar ne olursa olsun; edindiğin bu birikimin ve gücün hayatına geçmesi gerekir. Hiçlikten bizzat geçmen gerekir. Sıfırlanmayı yaşaman gerekir. Bu oluş halini gerçekleştirip, gerçekleştirmediğini de sen ve bazıları anlar. Göstergeleri ise şunlardır:

Gerçek açıklık ve samimiyet.

Vicdan.

Beklentisizce birilerini sevmek.

Başkalarını da taktir etmek.

Kendini ve herkesi affetmek...


Ömer Dalman
ARZ

Kaç Adıyaman?

Kahretsin!
yine dışarı çıkmam lazım!
yağmur da yağıyor deli gibi!
aksi gibi olay banka işi
olmaz ki çıkmasan!?

Masamda ikinci kahvem
tepemde adıyaman dumanları
salonda bekleyen eşim
ve ben evin erkeği...

Kahretsin!
illa ki çıkmam lazım!
Daha kaç adıyaman yaksam
kaç kahve içsem
kafamı düzlemek için?!..

Çirkin dışarısı
çirkin toplum
hele o genel aura!
çamur rengi...

Daha kaç adıyaman
kaç kahve içmem lazım!?..


Ömer Dalman
ARZ

Sosyal Medya ve Kayıt Melekleri

Eskiden bir insanın, bir dostunun veya bir yakınının söylediği bir şeye veya ortaya çıkardığı bir ürünü taktir etmek daha fazla yürek isterdi. Çünkü bu taktirini veya tebriğini ona göstermek ve onu mutlu etmek için daha bir gönülden davranmak zorundaydın. Karşısına geçer veya ona bir telefon açar, "Ayyy harikasın sen! Ne güzel bir şey yapmışsın!" şeklinde ona bunu sözle söylerdik.

Peki şimdi nasıl?..

Her şey sessiz ve sinsice ilerliyor.

Şimdi bu, doğrudan karşı tarafı arayıp veya onunla yüzyüze oturup onu onore etme oranı en alt düzeyde... Artık sosyal medyada, taktir etsen de, etmesen de pek de sorun olmuyor ya... Sinsilikler, sessiz eleştiriler ve suya sabuna dokunmadan tebrik etmek için bulunmaz bir nimet!..

Bir "beğen" çakıyorsun; altına bir kaç cümle yazmana bile gerek yok... Ya da "beğenme" çakıyorsun, basıp gidiyorsun. Haaa! Hiç mi bulaşmak istemiyorsun? Ne "beğen", ne "beğenme" çakmıyorsun; yine o sesiz yerine sinip, etrafı izlemeye devam ediyorsun. Ortam artık o kadar elverişli yani!..

Tamam, bunlardan herhangi birini seçerek davranmanız bile bir derece ilgi alakadır, ancak işin kötü tarafı; bunu bile yapan o kadar az sayıda eş-dost var ki artık hayatlarımızda?.. "Demek ki; edindiğimiz, o yıllarımızı paylaştığımız eşin, dostun aslında hemen hemen hepsi yalanmış." diye düşünüyor insan. Kalıyor elde sadece üç-beş... Yanlışsa lütfen söyleyin? Hiç sanmam. Durum gerçekten de bu...

Olan şu ki esasen: Aslında sosyal platformlar gerçekten kim olduğumuzu, kimleri sevdiğimizi ve neyin peşinde olduğumuzu en kısa yoldan ortaya çıkartan çok faydalı bir kavram... Adeta omuzlarımızın üzerindeki kayıt melekleri gibi her şeyi kaydediyor. Ya bizi daha çok biz yapıyor, ya da hangi çukurun içine doğru çekimdeysek, bizi en sessiz şekilde doğrudan o çukurun derinliklerine doğru itiyor.

Tatbikat alanı burası dostum. Sesini çıkartarak veya sinsice yerinde bekleyerek, eninde sonunda yine ve yine sadece samimi, sevgi dolu ve dürüst olan kazanıyor. 2100 yılına da gelsek bu işleyiş asla değişmeyecek.

İnsan olan kazanacak.


Ömer Dalman
ARZ

Çok şükür derim

Görünmeyeni gören gözlerim
bilinmeyenle kucak kucağa gönlüm
gerçeklerle bir hayallerim
elimde kalemim, göklerde ışıklarım
oldukça iyiyim gibi
çok şükür derim...

ama yok mu şu yüreğim?..
fethedilmiş
biri prenses, biri kraliçe...
düşer bazen beklenmedik bir endişe
çocuk gibi bir telaş
bir hüzün, bir dert gönülde...

silinir ışıklar
tatile girer hayaller
bilinir bilinmeyen
gökyüzü karanlık...

Düşer X-Men yerlere
kanatları kırık melek
yürek anneninkinden beter
ağlar ışıklar, gökyüzü
ama sadece bekler ses etmez
yine kalkayım diye...

Kendimizleyiz sadece dostlar
kuşanmak için gücü
yakalamak için kalbi
yakmak için tekrar ışıkları
aydınlansın diye gökyüzü
sadece kendimizle...

Görünmeyeni gören gözlerim
kırılgan
bir çocuk gibi sevgide
yine de şükür
oldukça iyiyim
gözyaşlarımı kendime saklar
yine çok şükür derim.


Ömer Dalman
ARZ

17 Haziran 2020 Çarşamba

Karanlık Diyar ve Papatya

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken; her tarafı yeşilliklerle bezenmiş, kadınları erkekleri birbirinden güzel bir diyar varmış.

Sahip olduğu bütün imkanlara rağmen nedense o diyar bir türlü gezegendeki diğer diyarlar gibi rahata ve zenginliğe erememiş. Korkudan, sinmekten, 'başıma kim bilir neler gelir?' diye düşünmekten; doğruları veya bildiklerini kendine saklar olmuş herkes. Gördüklerinin yalan olduğunu bilse bile, orta yere söylemezmiş kimse. Gördüklerinin doğru olduğunu ise yine 'neme lazım' deyip, kendine saklayıp, ayağa kalkıp alkışlamazmış o diyarın insanları.

Böylece artık o diyarda, korkudan, sinmekten, suya sabuna dokunmadan yaşamaktan; gerçeği yaşayamaz olmuş insanlar. O gezegendeki diğer diyarlar gerçekleri ön planda tutarken, bilimde, sanatta ve ilimde ilerlerken; o diyarın insanları sanatta, bilimde ve ilimde insan olmanın hakkını veremediklerinden hep geride kalmışlar. Yalan ve renksiz bir hayat yaşamaya alışmışlar. Yalan Şeytan işi olduğundan; artık bereket de bir türlü onları bulmuyormuş. Çok çalışsalar da; bir türlü zengin olamıyorlarmış. Çünkü o gezegende bereket ve zenginlik, doğruya, dürüste ve masumiyete doğru akmaya yeminliymiş.

Gel zaman, git zaman fikirlerini, bildiklerini ve tepkilerini kendine saklayanların çoğunlukta olduğu o diyarın insanları bir de bu duruma tamamen alışmasınlar mı?! Artık doğruları veya bildikleri herhangi bir şeyi kendilerine bile itiraf edemez olmuşlar!.. Böylece kendi varlık tanımını bile unutan, varoluşun amacını dahi gözardı eden ve yaratılışın kutsallığıyla kendi bağlarını koparan bir birey topluluğu haline gelmişler.

Gök Tanrı, Güneş Tanrısı, Rüzgarların Efendisi, Son Hava Bükücü ve Yüzüklerin Efendisi bir gün bir toplantı yaparak, o diyarı tümden lanetlemişler. Doğru da, yalan da gerektiği gibi hakkını bulmadığından, artık o diyarın bolluğu, bereketi ve mutluluğu bulmaya hakkı olmadığına karar vermişler. Üstüne üstlük; bu başarılarından dolayı Sauron'u, Darth Vader'i, Hanzeb'i ve Zellenbur'u ödülendirerek, onlara birer şilt hediye etmişler!..

Yine de bu gözetimci üst kurul, o diyara gizli bir şans daha vererek, kimsenin haberi olmayan kayalık bir tepedeki kayanın altına, asla ölmeyecek bir papatya bırakmışlar. Eğer günün birinde, artık topraklarında güzel çiçeklerin bile büyümediği o diyardaki halktan, içinde hiç kötülük olmayan bir erişkin o çiçeği bulur ve onu kendi hazırladığı şirin bir saksıya dikip, diyarın meydanına, herkesin görebileceği bir yere onu bırakırsa; o diyara bolluğu, bereketi mutluluğu tekrar akıtma sözü vermişler.

Doğruluğun, dürüstlüğün, masumiyetin tekrar keşfedileceği o güne kadar yıllar boyu bir daha o diyara güneş doğmamış. Fakat her ihtimalde 'bir gün belki' diyerek; o papatya kayanın altında beklemeye devam etmiş.

Masalımız da burada bitmiş.


Ömer Dalman
ARZ

16 Haziran 2020 Salı

Umut var mı?

Neden sanat yerlerde?!
neden gençlik dertlerde?!
gülmeyen yüzler neden?!

Nerede kaldı o günler?
Hala bir umut var mı?..

Korktular düşünmekten
korktular haykırmaktan
şimdi bak ne oldu?
sindi mutluluk korkudan.

Dikildi duvar önüne
küfrettin sen özüne!
kolaysa kırıp geçsene!
Yürek kilitlendi çoktan.

Neden hüzün her yerde?!
eller boş ceplerde?..
Haydi artık silkinsene!
Hala bir umut var mı?


Ömer Dalman
ARZ

Tutsak

Umut bende
Sevgi bende
Çocuk bende
yaşlı bende...

Madde sende
hırs sende
teknik sende
acı sende...

Haydi ver elini!
korkma çekinme
çocuk bende
gülücük bende...

Haydi duy!
Haydi gör!
ver elini sevmeye.
çocuk tutsak sende...


Ömer Dalman
ARZ

Eskiye

image host

14 Haziran 2020 Pazar

Hayat derler

Kimi sağır, kimi kör, kimi dilsiz.
Gerçekten öyle olsalar saygıyı hak ederler.
Ama her zaman rollerdeler.

Bu yüzden dertten çıkmaz elleri
çilelerle sevişirler
ve adına
Hayat derler.

13 Haziran 2020 Cumartesi

Kendi Kıyamları

Benle görüşüp, saatlerce muhabbet ortamı yaşayan bir grup insan... Yakın veya uzak fark etmez. Ortada bir muhabbet var ve akla gelen her şey üzerinden laf açılıyor, gülünüyor, anılar anlatılıyor, sorular soruluyor.

Eşim orada benimle değil. Sizce fark eder mi?.. O benim gönlümde, aklımın, ruhumun her yerinde, o benim gittiğim her yerde zaten benimle değil mi?..

Ve sohbet boyunca onun hiç anılmaması, o yokmuş gibi davranılması, ayrılırken de ona hiç selam yollanmaması ne demek?.. Böyle kendini ele veren bir politika olur mu? Bir de politik davranıp her şeyi idare ettiklerini zanneden türden, sözüm ona akıllı insanlar... Aklı ve gönlü açık insan bunu yer mi? Bu alenen sümen altından bir terbiyesizlik değil mi?.. Samimiyeti hak eder mi o bir grup insan? Yakın veya uzak fark eder mi?.. Böyle insanlardan insana fayda gelir mi? Oynadıkları soysuz oyunu herkesin yutacağını mı zanneder gafiller?..

Soyu tükenmek üzere olan şeytanın dölleri sizce değişmekte olan bu düzende bu kürede devam edebilirler mi? Aile yapısında, iş hayatında veya hayatın tümünde yani bu kürede devam edebilirler mi?.. Bu muhteşem dünya ana onlara izin verir mi? Açıldıkça gönüller kalktıkça perdeler paket kılıflarından sıyrılıp çırılçıplak çirkinlikleriyle orta yerde dımdızlak kalmazlar mı?..

Mezardan mezara sözde sevgi ve merhametlerini aynı soysuzluk içinde yalanlarıyla bezeyip sergilemeye ve yutturmaya devam edebilirler mi?..

Sizce bu yaratıklar aramızda fazlalık değiller mi?.. Herkesin ışığına pis kokan gölgeler düşüren gafiller bunlar değiller mi? Yakınımızda, uzağımızda, evimizde, komşuda, iş yerlerimizde, bazen ortak sofralarımızda o masum ışığımızı kısmaya, hatta söndürmeye çalışan, şeytana hizmet ettiklerini bile bilmeyen bu zombilerden tek bir kula fayda gelir mi?

Yakınınızdaki ve uzağınızdaki ütün insanlara samimiyet gösterirken bu detaylara dikkat edin. Masum Işığınızı bir hiç uğruna kısmak istemezsiniz. Gerekirse ışığınızı en üst düzeyde yansıtın ve zombilerin gözlerini kör edin ki; baktıkları her şeyin ve hatta kendilerinin de yalan olduğu gerçeğini fark edip, kendi kıyanlarını yaşasınlar.


Ömer Dalman
ARZ

Sizden biriydim

Bilmeseydim söylemezdim
Görmeseydim bildirmezdim
Olmadan hiç Ol demedim
Ben de sizden biriydim.

Olmasa mümkün övmezdim.
'Çok kolay' diye bellemezdim
Yığın Bilgiyle Meşk olmaz dedim
Ben de sizden biriydim.

Ömer uzak şimdi aşağıda
Bir yanınızda bir yukarıda
Oynuyorum çocuk gibi dünyada.
Ben de sizden biriydim.

Zaman yok şimdi burada orada
Sevenler sürekli buluşmada
Bilen görür her durumda
Ben de sizden biriydim.

Değişen bir şey yok bizim burada
Kitap üstüne kitap okusan da
Değer yok inan tutunduklarınızda
Ben de sizden biriydim.


Ömer Dalman
ARZ

11 Haziran 2020 Perşembe

Sevginin Kendisi

Sevginin Kendisi olanlar için ille de bir çok insan tarafından sevilme ihtiyacı yoktur. Sevgi; olduğu yerde sevgileri yaratır. Her an yeni bir tomurcuk, yeni bir filiz, yeni çiçekler, kokular...

Ve onlar için dip dibe arkadaşlıklara sürekli alkış almalara, karşılıklı nazik jestlerle motive olmalara, göstermelik dostlara da gerek yoktur. Etraflarındaki her şeyle, ahşap masayla, sandalyeyle, ağaçlarla, dışarıdaki kaldırım taşıyla bile dosttur onlar ve onlarla söyleşirler. Bir çiçeğe bazen dokunmadan uzaktan sevgilerini gönderirler, ona aşk verirler.

Sevginin Kendisi olanlar sevgi solurlar. Göremedikleri şeyleri bile severler. Yalnızken kendilerini severler, kendileriyle söyleşirler. Kimileri buna 'yalnızlık' derler. Onlar; sevgiyi bir yerlerde, yani dışarıda arayanlardır. Suya sabuna dokunmayan türden, üst üste kayalık tepeler gibi biriktirdikleri dostluklarıyla sevgiyi büyüttüklerini düşünürler. Tepenin zemininde görünmeden çalışıp didinen karıncayı görmezler.

Sevgi küçücük tatlı bir civciv gibidir. Avuçlar içinde kaybolan bir kedi kılı, gözlerine bakan beklentisiz bir çift göz, söz söylemeden sana dokunan bir çift el...

Sevginin Kendisi olanlar...

Birbirlerini dünyada da nasıl da kolay bulurlar.


Ömer Dalman
ARZ

İki Sivilce

Yanağındaki en sevdiğin iki sivilceyi seç
birer isim ver onlara.
Bir tanesi yeter bana aslında
ama bir şans ver diğerine.

sürme merhem onlara
bırak yaşasınlar
o kadar tatlılar ki yüzünde
çocukluğunu hatırlatıyor
dökük dişli, o tatlıcık surat...

Dokunup "Cici" diyeyim onlara
sevgimle besleyeyim
yaşasınlar bir süre daha o yanakta
sürme merhem onlara
büyüyeceksin nasıl olsa
geçip gidecek
olacaksın onlar gibi
pürüzsüz, parlak, pak...

Bir tek ricam olacak
"Babik" de bir tanesine
diğerine "Maya"...
Bir süre daha yaşasınlar
o tatlıcık yanaklarında.


Ömer Dalman
ARZ

Ol'dum

Biliyorum
hatılıyorum bazen
bir türlü tam olmadı
mimar sanamadım kendimi
giyemedim o elbiseyi
çıplak dolaştım genelde

daha üstte bir şey vardı
İnsan Olmak...

Davranamadım tekdüze
kalamadım geometride betonda
yakası açık gömleklerde
kibar kalemlerde
olamadım

daha üstte bir şey vardı
Derin Olmak...

Hatırladım sonra
bir türlü tam olmadı
insan sanamadım kendimi
daha derine daldım
durmadım
ne derlerse ona işte

Ol'dum...


Ömer Dalman
ARZ

6 Haziran 2020 Cumartesi

Seçim sizindi

image host

Cumartesi!

image host

Platform

image host

Varır Cehenneme

image host

Kum Saati

image host

Aşk Ol'dum

Artık taktir beklemez oldum
Çiçektim, dünyada soldum
Su kesildi, kendim oldum

Şelale şelale bilgi doldum.

Sonsuza bağ ince gönül
gören gözü seven bulur
bırak İnsan tepişsin
Eren Gönlü Rabbim görür.

Dünya talan, alkış yalan
Dostun sesi bil ki candan
Bekleme bir şey; kendinde ol
El verir sana da Yaratan.

Artık taktir beklemez oldum
Gökyüzünden çiçeklerle doldum
Kabuk, duvar, beden kalktı
Alemin kendisi Ben'de Aşk Ol'dum.


Ömer Dalman
ARZ

5 Haziran 2020 Cuma

Kalmadı Zaman

Yaşamayı seçtim Aşk için
yanımdaki Çocuk için
haber vardı Dünyaya
ağzımı açtım O'nun için.

Güzeldi Nefret kızınca
Sıcaktı Şefkat masumca
orta noktadayım sonunda
Melekle Şeytan sofrada.

Sordu bana 'Bir şans daha?'
Yapacağını yaptın 'hayır' dedim
yarılmıştı fasülye kabuğu
Taneler artık göründü dedim.

Yaşamayı seçtim Aşk için
yanımdaki Çocuk için
Ey İnsan boşuna bağırma!
Kalmadı zaman senin için.


Ömer Dalman
ARZ

4 Haziran 2020 Perşembe

Psişik Bağımlılık

Sana kim söyledi ruhsal yükselişinde sana göre daha üstte gibi görünen birilerinden öğreti veya onay alman gerektiğini?

Hiç egonun kendini sorgusuz teslimiyete bıraktığı o sonsuz yerde kendinle oldun mu?

Herkeste aynı şartlarda mevcut olan ışığın kapağını kaldırmak için bir başkasından onay almak sence iyi mi? Ve her açacak olduğunda o kapağı, ona tekrar tekrar danışma ihtiyacı hissetmek?..

Olan şu ki; her ruhun yükseliş yolu aslında sadece kendinde saklıdır ve bir diğerininkine asla tamamen uymaz. Öğretilerin onayını başkalarından aldığın sürece araya uygunsuz sapmalar girer ve senin o çok basit sade yolunu boşu boşuna karmaşıklaştırır. Ve sen bu kargaşadan kendini sıyırmak için yine onlardan fikir almaya devam edersin. Buna psişik bağımlılık diyebiliriz. Yolunu uzatma ve yalnız ilerle.

Öğretmen ihtiyacını bilinçaltında kaldır ve temizle. Başkalarına psişik bağlılık ve onları sürekli onurlandırma bağımlılığında olma. Kendine bağlan, sessizleş, duyularından kop ve bekle... Yaratan'a ve kendi varlığına şükret, şükranlarını sun.



Ömer Dalman
ARZ

3 Haziran 2020 Çarşamba

Tarladaki Binbir Çiçekle Saksıdaki Çiçek

Arabayla uzak bir yöreye giderken kırsaldan geçtiğimizde birbirinden güzel çiçeklerle bezenmiş çiçek tarlaları görürüz. O an aklımızdan 'doğanın bütün bu güzelliklerinden ne kadar da uzakta, beton binalarla kuşatılmış şehirlerde yaşadığımız' gelir. 'Şehrimizde biz o işi ya ufak apartman bahçemizde, ya da balkonumuzdaki saksılarla hallediyoruz' diye düşünürüz.

Tarladaki binbir çiçeğe hayranlıkla uzaktan bakarız. Arabamız ilerler ve yola odaklanmaya devam ederiz.

Evimizin balkonunda saksıdaki o çiçek de yol kenarında tarladaki binbir çiçek kadar güzeldir. Ancak tarladakilerden farklı olarak ona dokunma, elimizle su verme ve onunla sevgi alışverişi yapma şansımız vardır. Hele bir de ona iyice yaklaşınca çiçeğin genel güzelliğinin ötesinde taç yapraklarının, çanak yaprağının, ince saplarla yukarı yönelmiş başçıklarının ve ortasındaki yumurtalığının nasıl muhteşem bir ahenkle bir arada yapılandığını görür ve düşüncelere dalarız. Bazılarımız bu muhteşem yapıdan sonuçlara vararak, yaratılışın usta mimarına şükranlar göndeririz.

Tarladaki çiçekler güzel, ama onlardan bir tanesine özen ve ilgiyle yaklaşırsan senin için hem güzel, hem de özel olmaz mı?.. Her gün dokunmaya başlarsın, onunla dertleşirsin, suyunu ellerinle verirken onunla aranda çok özel bir sevgi bağı oluşur.

Kadınların hepsi birer çiçektir. Yolda sokakta gördüğümüz birbirinden güzel kadınlara erkekler olarak genelde mutlaka saniyelik gözler atarız ve güzelliklerinden ilham alırız. Ancak onlar bu bakışla, tıpkı binbir çiçekli tarlanın yanından geçerken hızla gördüğümüz güzellikler gibidir. İki dakika sonra ilgi odağımızdan geçer giderler. O çiçeklerden bir tanesini balkonumuzdaki saksıda yetiştirmek gibi, eşimize veya sevgilimize o özenle yaklaşsak; gerçek gizeme, sevgiye ve mucizelere kavuşmaz mıyız? Bu sayede hayatımız büyük bir anlam kazanmaz mı?

Biraz emek, biraz bağlılık, biraz diyalogla onda, birbirinden güzel ve ilgi çekici detaylarla zenginleşmez mi ruhumuz?..

Hiç, bir çiçeğe dokunup, onu koklayıp, onunla gerçek anlamda sohbetlediniz mi?..



Ömer Dalman
ARZ

2 Haziran 2020 Salı

Yeni Normal Coro-normal

Neymiş?

Sosyal Mesafeymiş!

Neymiş?

Ellere naylon eldivenmiş!

En son neymiş?

Yeni Normal'miş!!!

Ruha tuzaktır dünya!..

Çoğunluk karanlıkta, şuursuzlukta çünkü. Yoksa ne tuzak olsun mis gibi doğa ana?..

Toplum çaresizlikte, toplum boşlukta... Devrettiğinden beri şuurunu üst akıla; ne atarsan önüne yer 'corona-corona'... Algılar bildiğin paranoya... "İyilik hasta ediyor." desen çevrilecek bir anda hepsi usta şeytana!.. Nezle olsa kankisi; tabağı masada bırakıp kaçacak Corona-Corona!..

Algılarla boyadılar topunuzu siyaha. Görseydiniz içinizi kaybetmezdiniz gökkuşağını. Çoktan verdiniz fırçayı büyük ressama. Tuval sizin olsa ne olur; el başkasının olduktan sonra.

Pandemi Pandemi, Corona Corona, Sosyal Mosyal, Yeni Normal... Kazıdılar kelimelerle hastalığı bilinçaltınıza. Şimdi gidip komşundan bir kase şeker alsana!.. Kendi kızını tebrik için ona bir öpücük kondursana!..

Oldum olası tiksindim toplumun diline yapışmış kelimelerden. Kör karanlık karmasından akan ipuçları... Hala da tutunmaya devam ediyor karanlığa.

Yüzlere şekil şekil maske, ellere naylon eldiven, mesafeleri en sosyalinden...

Eskisi pek mi bir şeydi de yenisi geldi şimdi de? Yeni Normal!??

Kuşanın karanlık karma kelimelerinizi; çalın başınıza!..


Ömer Dalman
ARZ



1 Haziran 2020 Pazartesi

Kurumuş Deniz Yıldızı

Resimleri severler...

Videoları severler...

Buna rağmen hepsine şöyle bir bakıp, hızlıca geçerler. O sevdikleri şeylerden gereken etkiyi bile almadan, yüzlercesini gözlerinin önünden geçirirler ve zamanlarını sığ tüketirler.

Sonra bir gün bir şeylerin eksik olduğunu hissederler, ama gereken zamanda şifreleri çözmedikleri için, analitik zekayı da kaybetmiş olurlar. Kendilerini bütün imkanlarına rağmen mutsuzken bulurlar. Bazen de hastalıkla cebelleşirler. Sığlarda yüzmeye o kadar alışmışlardır ki; artık isteseler de derinlere dalamazlar.

Sular her çekildiğinde kıyıya saplanıp biraz daha kururlar. Çabaları artık onlara anlamsız gelir ve derinlere koşma gücünü tamamen yitirirler. Gün gelir, diğerleri gibi kıyıda kalmış, kurumuş bir deniz yıldızı gibi tarihin koleksiyonuna cansız bir beden olurlar.


ARZ

Ego Hiyerarşisi ve Sonsuzluk

Bazılarına göre 'aydınlanma yöntemleri' yabancı kaynaklı ve yabancı dilde olunca daha havalı oluyor.Hala aydınlanmayı paket ve ambalaj ile gölgeli şekilde üzerine giyinmeye çabalayanlar çok sayıda... Bu; onların hiçlik ve masumiyetin sihirli ortamına girmelerine engel oluyor ve büyük ölçüde bilgide kalıyorlar. Peki; sevgiye ve sonsuzluğa ne oldu?..
Bu yolda titr ve sıfat arayışı sizi titr ve sıfata önem veren sizin gibi ama bilgide size göre daha yüksek hisseden öğretmenlere demirler. Onlardan alacağınız engelleyici şey ise ego ve kendini yüksek hissetmek gibi büyük bir tuzaktır. Böylece egonun hiyerarşisine bir zincir baklası olursunuz. Sonsuzluk; yalnızca size ait olan o kapının kulbunu kendi ellerinizle açmanızla size açılacaktır.

ARZ