26 Eylül 2020 Cumartesi

Zamanım azalıyor

İyi niyetli... İyi kalpli... Çok kibar insan. Çok da insana yardım ediyor. Dört dörtlük adam...

Hadi ya?! Kim dedi? Neye göre, kime göre?!.. Benim olduğum yerde bu ufak detaylara "iyi huy" veya "iyi şeyler" deniyor, ancak seni başımın üzerine oturtmam için (ki bu hiç olmaz) daha doğrusu gönül merkezime oturtmam için bu saydığın iyi özellikler yetmez. Hatta bana yük bile yapabilir! Çünkü bu insanlardan o kadar çok var ki... Yolda, sokakta, metroda, vapurda, banka kuyruğunda ve hatta evde ocakta... Kimileri yakınlarımız, birinci derece akrabamız veya herhangi bir arkadaşımız...

Asgari iyilikte olan çok insan var etrafımızda ve onlar gerçekten de yeri geldiğinde hayatımıza kolaylaştırıcı, derdimize derman münferit çözüm ortakları oluyorlar. Bu anlamda farkındalık veya zeka ayırt etmeden bu iyi insanları severiz. Sevmeliyiz... Peki; kozmik bilinç terazisinde bu meziyetler, onlara kendinizden çok şey vermeniz için yeterli mi?.. Özellikle özel zamanınızdan hibe etmeniz için?..

Konuyu şu detay bakışa getireceğim:

Merkezde biz varız. Ben bilinci... Ve hayatta kendimizle iç içe olmanın yanında bir çok görüşmemiz, paylaşımımız, sohbetlerimiz, bir arada geçirdiğimiz zamanlar olmakta. Kendinden katkıyı kime ne kadar vereceğin, kimle ne kadar ortak zaman geçireceğin, kimi gönül pencerenden içeri alacağın o kadar önemli ki!.. Bizler; maksimum oranda daha çok kendiyle kalan, merkezde kalan ve ara sıra içeri buna deyecek kişileri almak zorunda olan canlarız. Bunun için de karşımızdakinde belirli bir seviyeyi aşmış farkındalık, yüksek sevgi ve samimiyet ararız. Kaldı ki; bu özelliklere sahip eş ruhları bile içeri belli bir sayı sınırı içinde alırız. Bazen çok şey yaşayıp yoruluruz. Bazen az şey yaşayıp, çok derin sonuçlar çıkartmak üzere içe döneriz, mabedimize kapanırız ve çok mutlu oluruz.

Evet asgari iyi duruşta olan bir çok can ile çevrelenmiş durumdayız ve onlara ihtiyacımız var. Onların da bizlere ihtiyacı var. Bunu biliyoruz. Ancak gönül penceremizden içeri alınacaklarla ilgili seçici olmak zorundayız. Her camı tıktıklayan iyi niyetliyi içeri buyur eder ve onlarla sık zaman geçirirsek, bizim yükseliş hızımız azalır. Lakin onları taktir etmek bizim işimiz değildir. Bizim işimiz daha ileri veya daha yukarı erişmektir. Her iyi niyetli, iyi kalpli insana onların beklentisini vererek mutlu etmek mümkün değildir. Kaldı ki; bunu kendinize bir meziyet olarak kodlarsanız, enerjinizin nasıl vasat düzeyde harcandığı gerçeği bir gün karşınıza öyle bir çıkar ki, kendini "Ben ne aptalmışım! Onca şey yaptım, ama hiçbiri bir adım ileri atamadı ve benden hala kendi zamanımı onlara adamamı umuyor!?" derken bulursun. Çünkü bir de bakarsın ki; karşındakilerde bu beklentili bağ bir rutin haline gelmiş ve bir yerden sonra onun beklentilerini karşılamadığın her an seni kendisine borçlu saymaya başlamış.

Bizler mutluluk ve iyilik sebili değiliz! İyi kalpli, iyi niyetli insanlar diledikleri gibi yaşamaya devam etsinler, ancak kimse birbirinden haddinden fazla 'birlikte zaman geçirme' talebinde israrcı olmasın. Bunu farkettiğinizde hemen içeri dönün ve kendinize sorun:

Acaba onu mutlu etmek için zamanımı vermeye devam etmeli miyim? Yoksa bu duruma biraz ayar mı çekmeliyim? Ya da onlara etraftan ilgi görme beklentisini azaltıp, biraz kendileriyle ilgilenmelerini mi söylemeliyim?.. Çünkü anladım ki; kendimle yapacak çok işim var ve zamanım azalıyor.


Ömer Dalman
ARZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder